Global İşler+ 2023/4
🌎2023'te küresel riskler, 🦸🏻♀️Bu sefer startap yalanı JP Morgan'ı vurdu, 🇩🇪Almanya'dan hidrojen izlenimleri
No.108 — 2023/4
Bu haftaki bültene Davos toplantılarıyla başlıyoruz. 2023’ün en önemli küresel riskleri neler? Sonra JP Morgan’ın dolandırıldığı ilginç bir startap var. Ardından Almanya’daki hidrojen enerjisi gündemine kulak vereceğiz. Son olarak, bizim çalışanımızı maraba olarak gören savunma sanayii şirketlerinden neden Silikon Vadisi inovasyonu çıkmayacağına dair köşe yazım var.
Keyifli okumalar!
2023’te bizi hangi küresel riskler bekliyor?
📒Haftanın Raporu
Bu hafta gündemimizde iki rapor var. İlki, Ian Bremmer’ın kurucusu olduğu ve başkanlığını yaptığı Eurasia Group’un Top Risks 2023 raporu. Diğeri ise Davos toplantılarının organizatörü World Economic Forum’un (WEF) 1200 uzmana soru sorarak hazırladığı Global Risks Report 2023.
Geçen seneki değerlendirmemizde, WEF’in jeoekonomik riskleri 10. sıraya almasını eleştirmiş ve iş dünyasının risk okumasını tam olarak yapamadığını not etmiştik.
WEF’in bu seneki raporunda jeoekonomik riskler 3. sırada yer alıyor. Rusya-Ukrayna savaşının patlak vermesinin ardından jeopolitik riskler devam ettiği için mi bu sıra layık görülmüş yoksa daha çok uzmana soru sorulduğu için mi böyle bir sıralama yapılmış? Bu sorunun cevabı şimdilik meçhul!
Eurasia Group, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yıl da 10 başlıkta, 2023 yılını şekillendirecek jeopolitik, teknoloji, enerji ve iklim değişikliği başlıklarında riskleri sıralamış.
Geçen sene, Bremmer’ın liderliğini yaptığı kurum, teknolojik anlamda daha da kutuplaşmış bir dünyanın nasıl bir yer olacağı tahmin etmeye çalışıyordu. Bu konuda devletlerin teknoloji alanını daha fazla regüle etmeye çalışacağını öngörmüştü ki, bu konuda yanılmadı. Bültenimizde de yakından takip ettiğimiz gibi 2022’de dijital pazarlardan sosyal medyanın regüle edilmesine kadar bir çok alanda önemli inisiyatifler alınmaya başlandı.
Bu sene ise yapay zekâ (AI) alanındaki gelişmeler, “weapons of mass disruption” başlığı altında, Rus ve Çin liderlerin hemen ardında üçüncü sıradaki risk olarak yer alıyor.
Eurasia Group, kitle imha silahları (weapons of mass destruction) kavramından mülhem, AI alanındaki gelişmelerin muhtemel sonuçlarını 2023 yılı için bu kavramı kullanarak değerlendirmiş.
Weapons of mass disruption kavramını Faruk Eczacıbaşı’nın yaklaşımı ile “yıkıcı yaratıcı silahlar” olarak tercüme etmek mümkün.
Davos’ta Ian Bremmer ve Azeem Azhar bu konuyu “AI at the Tipping Point: Danger to Information, Promise for Creativity” panelinde tartışmış.
WEF’in raporu ise kuantum bilişim, AI ve biyoteknoloji başta olmak üzere inovasyon alanındaki hızlı dönüşümlerin ülkeler arasındaki eşitsizliği daha da derinleştireceğini savunuyor.
Bu sefer startap yalanı JP Morgan'ı vurdu
🗞 Haftanın Haberi
JP Morgan, Frank’in kurucusu Charlie Javice’e dolandırıcılıktan dava açmaya karar verdi. JP Morgan, Frank’i 2021 yılında 175 milyon dolara satın almıştı.
Frank, üniversite öğrencilerine öğrenim kredisi sağlayan, bir tür mikrokredi uygulaması olarak tasarlanmış. Kurucusu Charlie Janice ise Pensilvanya Üniversitesi’ndeki Wharton School gibi oldukça prestijli bir okuldan mezun.
Charlie, şirketi JP Morgan’a satarken uygulamanın 4,25 milyon kullanıcısı olduğunu söylemiş. JP Morgan ise açtığı davada, uygulamanın en iyi ihtimalle 250 bin kullanıcısı olduğunu belirtiyor.
Peki, 4 milyon kullanıcı nereden mi gelmiş? Charlie yememiş içmemiş, milyonlarca sahte hesap oluşturmuş.
Daha önce bültende ele aldığımız startap skandallarını da hatırlayalım: FTX’in kurucusu SBF ve Theranos’un CEO’su Elizabeth Holmes da benzer şekilde genç yaşta medyanın göz bebeği haline gelmişlerdi, şimdi hapisteler. WeWork’ün kurucusu Adam Neumann ise hapse girmese de benzer bir hikayeye imza atmıştı.
Eğer Charlie’nin hikâyesinin detaylarını merak ediyorsanız NYTimes’ta Ron Lieber’in “How Charlie Javice Got JPMorgan to Pay $175 Million for … What Exactly?” başlıklı makalesini okuyabilirsiniz.
Bakalım, küresel piyasalarda para bolluğu giderek azalırken Türkiye’den de böyle dolandıcılık haberleri çıkacak mı?
Almanya’dan hidrojen izlenimleri
🌱 Haftanın İklim Teknolojisi
İklim teknolojileri köşemizi yazan Azem Yıldırım’a teşekkür ederiz.
Geçen hafta enerji ve dijitalleşme temalı bir ziyaret programı kapsamında Almanya’daydım. Düşünce kuruluşları, iş dünyası organizasyonları ve siyasilerle olan görüşmelerimizde muhataplarımız tekrar tekrar hidrojen konusunu gündeme getirdi.
Hidrojen ve kısıtları hakkında daha önce de yazmıştım. Hakkındaki tartışmalara rağmen hidrojenin Almanya’da ‘gümüş kurşun’ olarak görülmesi beni oldukça şaşırttı.
Özellikle iş dünyasından edindiğim izlenim, doğalgaza bağımlı sektörlerde hidrojenin, arz güvenliği ve iklim politikaları sebebiyle, sanayisizleşme endişelerine bir çözüm olarak görüldüğü yönünde.
Geçen hafta Davos’ta Olaf Scholz’un, elektrifikasyonun Almanya için yeterli olmayacağı, çelik gibi sanayilerde hidrojene ihtiyaç duyulabileceği yönündeki açıklamaları da benzer bir şekilde okunabilir.
AB’nin (ve Almanya’nın) hidrojen politikası bir de ithalat boyutu var. REPowerEU planına göre AB, 2030’a kadar kullanmayı hedeflediği 20 milyon ton yeşil hidrojenin yarısını ithal edecek.
Almanya, Namibya ve Körfez ülkeleri ile hidrojen alanında iş birliği için görüşmelerini sürdürüyor.
Geçen hafta Almanya-Türkiye arasında da potansiyel bir hidrojen ortaklığı hakkında sorular soruldu. Ankara’nın Hidrojen Yol Haritası’nı da bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor.
Hindistan ise 4 Ocak’ta ihracatta rekabetçi bir hidrojen endüstrisi kurmak hedefiyle 2,11 milyar dolarlık yatırım yapacağını açıkladı.
Tüketim fazlası yenilenebilir enerjisi olmayan ülkelerin elektrifikasyona yoğunlaşmak yerine yeşil hidrojen üretmesi enerji dönüşümünün yavaşlamasına sebep olabilir.
Almanya’da hidrojen atılımının başlayabilmesi için doğalgazdan üretilen mavi hidrojenin kullanımının ve ithalatının da destek gördüğünü hissettim. Bu senaryoda gazı aklamak yerine doğrudan kullanmak daha verimli ve samimi olabilir.
Savunma sanayiinde rekabet mi maraba kültürü mü?
🖊 Global İşler Köşesi
Herkes gider Mersin’e, biz gideriz tersine!
7. Yargı Reformu torba kanununa konacak bir madde ile savunma sanayii şirketlerinde “stratejik projelerde” çalışanlara 5 sene “rekabet yasağı” getirilmesi planlanıyor. Ülkemizde bu tip iş sözleşmeleri zaten yapılıyor. Ama görünen o ki, bir de kanuni yasak gelecekmiş. Böylelikle savunma sanayiinde yaşanan beyin göçünün önüne geçilmesi hedefleniyor.
Peki bu yasak, savunma sanayii alanında faaliyet gösteren sektöründeki Havelsan, Aselsan, Roketsan, TAI gibi kamu oyuncularının yanı sıra özel sektörde rekabet gücü her geçen gün artan, inovasyon üretmeyi başaran oyuncular için iyi bir haber mi?
Yüksek teknolojinin üretildiği savunma sanayii, diğer bir çok sektör için bir tür kuluçka merkezi niteliğinde. Bu sektörde mobilitenin kısıtlanması Türkiye ekonomisi, startaplar ve ARGE süreçleri için ne anlama gelir?
Bu soruların cevaplarını ve dünyadaki diğer uygulamaları geçen hafta Nasıl Bir Ekonomi gazetesi için kaleme aldım.
Bitirirken…
Bu hafta bülteni bitirirken, Türkiye’de verinin demokratikleşmesi adına güzel bir girişime dikkatinizi çekmek istiyorum.
Değerli dostum Can Selçuki, Türkiye Raporu ile üç senedir ülke çapında anket yapıp sonuçlarını mevcut yapılardan farklı bir abonelik modeliyle yayınlıyor.
Eskiden anketler ya epey para verip kurumsal abonelikle alınırdı ya da bu kurumsal abonelerdeki tanıdıklardan el altından bulunurdu.
Türkiye Raporu ise anket verilerini bireysel abonelikle sağlıyor. Bunu daha yaygın hale getirmek için de bir mobil app çıkarmışlar. Hem Türkiye ve dünya hakkında farklı istatistiklere ulaşabiliyorsunuz hem de anket raporlarına abone olabiliyorsunuz.
iOS: https://apps.apple.com/tr/app/t%C3%BCrkiye-raporu/id6443565072
Android: https://play.google.com/store/apps/details?id=com.turkiye_raporu.android
Bu alanda farklı bir iş modeli, tutacak mı merak ediyorum.
🐦 Twitter: Türkçe: @ussal / İngilizce: @ussalEN
📝 Medium: Ussal Şahbaz
🔗Web: ussal.net