Global İşler+ 2024/18
🤪 Elon Musk: Dahi mi, Soytarı mı?, 🏛️ Asya'da Teknoloji Alanında Regülasyonlar, 🇪🇺GDPR Avrupalı Şirketlere Yük mü?, 🤖 Yapay Zekâ & Analojiler
No.166 — 2024/18
Merhaba! Ben Ussal Şahbaz. Her Cuma sabahı e-posta kutunuza gelen Global İşler+ bülteninde teknoloji, toplum, politika kesişiminde dünyada olup bitenlerin Türkiye’ye yansımalarını tartışıyorum. Esas işim olan Ussal Danışmanlık isimli danışmanlık şirketimde, irili ufaklı teknoloji şirketlerine kamu ile ilişkiler konusunda hizmet veriyorum.
Son bir haftada aramıza katılan 9 takipçimize hoşgeldiniz diyoruz!
Bu hafta bültenimize yine o meşhur soruyu sorarak başlıyoruz “Elon Musk: Dahi mi, soytarı mı?”. Sonrasında Asya Pasifik’te teknoloji alanında yeni regülasyon adımlarına bakacağız. Ardından Avrupa’daki regülasyonların şirketler üzerindeki etkisini tartışan bir çalışma var. Son olarak yapay zekâ konusunda nasıl analoji yapmalı konusunu inceliyoruz.
İyi okumalar!
Elon Musk: Dâhi mi, soytarı mı? (4)
🖊 Global İşler Köşesi
Elon Musk’ın Tesla ve SpaceX gibi para kazandığı işlerinin neredeyse tüm geleceği kamu politikalarına bağlıyken, Twitter’ı satın almasının başına iş açacağını Nisan 2022’de yazmıştım. Yavaş yavaş bu öngörüm gerçekleşiyor.
Musk, son dönemde Brezilya, Hindistan ve Avustralya yönetimleri ile karşı karşıya geldi. Brezilya ve Hindistan BRICS üyesi ülkeler ve sahip oldukları nüfus ile büyük teknoloji şirketleri için önemli pazar konumundalar.
Musk’ın bu üç ülkeyle yaşadığı gerilimin ortak paydası ise Twitter’daki paylaşımlar konusunda bu ülkelerde yaşanan rahatsızlıklar.
Öte yandan Musk, nüfus açısından en büyük ikinci ülke olan Çin’de hassas bir siyaset izliyor. Çin, son dönemde elektrikli araçlar konusunda dünyada trendleri belirlerken, Musk da Tesla’nın geleceği ile ilgili Pekin yönetimi ile yakın bir diyalog içerisinde.
Musk, Nisan sonundaki Çin ziyareti ile tam otonom sürüş programı (Full Self Driving-FSD) için onay alırken Tesla’ların topladığı veriyi Çin’in dışına çıkarmak için de izni kopardı.
Son dakika programında yaptığı değişikle Çin’e gitmeye karar veren Musk, Hindistan’a daha önceden planlanmış ziyaretini ise iptal etti. Hatta bir de Hindistan’daki regülasyonların Tesla için “çok ağır” olduğunu belirtti. Bu durum, aynı zamanda 2-3 milyar dolarlık Tesla yatırımının da şimdilik yapılmayacağı anlamına geliyor.
Bu gelişmenin ardından Narendra Modi, muhalefet tarafından ağır bir şekilde eleştirildi. Hindistan’daki seçimler öncesi bu eleştirilerin ortak noktası, Başbakan Modi’nin regülasyon konusunda güven vermeyen siyasetinin büyük yatırımcıları ürkütüp, her seferinde Hindistan yerine Çin’i tercih etmelerine neden olduğu yönünde.
SpaceX ve Tesla gibi iki kârlı işi varken Twitter işine giren Musk, birden fazla cephede hükümetlerle girdiği gerilimleri yönetmeye çalışıyor. Bu durumda istediğini almakta zorlanan yönetimler ise Twitter veya Tesla üzerinden Musk’ı sıkıştırma yoluna gidiyor.
Ülkemizde de Twitter ile yeni bir gerilim kapıda gibi. Bu konunun detaylarını Nisan ayında “Bir dünya devi daha Türkiye’den çekiliyor mu?” başlığı ile ele almıştım. Geçtiğimiz hafta Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Hüseyin Yayman TikTok’un kapatılabileceğine dair açıklamalarda bulunurken Twitter’ın ise henüz Türkiye’de ofis açma konusunda gerekli adımlar atmadığını ve bu konuda belli müeyyidelerle karşılaşabileceğini söyledi.
Dijital Mecralar Komisyonu tarafından yapılan son açıklamaları ve Brezilya, Hindistan ve Avustralya’da yaşananları bu hafta Ekonomi Gazetesi’ndeki köşemde artık bir klasik haline gelen başlık altında tartıştım: “Elon Musk: Dâhi mi, soytarı mı? (4)”
New York Times, “The New Players in Brazilian Politics? Elon Musk and Republicans”, 7 Mayıs 2024.
Washington Post, “How India tamed Twitter and set a global standard for online censorship”, 8 Kasım 2023.
Asya Pasifik’te teknoloji alanında hızlanan regülasyon adımları
🗞️ Haftanın Haberi
Financial Times’ın makalesine göre, Avrupa ve Amerika’da başlayan düzenleyici baskı dalgası şimdi de Asya ve Avustralya’ya yayılıyor. Gelin bu gelişmelerin detaylarına birlikte bakalım:
Japonya’da Başbakan Fumio Kishida’nın kabinesi, büyük çevrim içi platformlara dönük yeni bir düzenleme hazırladı. Yasa, AB’nin Dijital Pazarlar Yasası’nın daha dar bir versiyonu. Amaç, tüketicilere daha fazla seçenek sunmak, mobil işletim sistemleri arasındaki geçişi kolaylaştırmak ve farklı kaynaklardan uygulama indirilmesine izin vermek. Bu yeni düzenlemenin 2024 sonunda yürürlüğe girmesi bekleniyor.
Güney Kore, Apple ve Google’ın uygulama içi ödeme sistemlerindeki hakimiyetini kırmak için yeni bir düzenleme üzerinde çalışıyormuş. Ülkede Naver, Kakao ve Coupang gibi yerel teknoloji şirketleri büyük güç sahibi. Bu yüzden de düzenleyici kurumların işi Kore’de biraz daha karmaşık.
Daha önce çok uluslu vergi kaçakçılığı ve çevrimiçi güvenlik konularında düzenlemeler yapan Avustralya hükümeti, şimdi de dijital ödemeler ve dolandırıcılıkla mücadeleye odaklanıyormuş.
Türkiye de son dönemde bazı yeni düzenlemeler ve tedbirler üzerinde çalışıyor:
“Tik-tok, tik-tok” - TikTok için zaman daralıyor, 22 Mart 2024
KVKK reformu o kadar yabancı sermaye çekmez!, 08 Mart 2024
Kripto varlık kanunu bu sene çıkacak, peki dünyada ne oluyor?, 23 Şubat 2024
“Abartı regülasyon” ekonomiyi olumsuz etkiler, ama nasıl? - Avrupa’da GDPR örneği ve verinin kullanımı
🤔 Fikri Takip
Geçen yıl, “Brüksel Etkisi – Londra Tepkisi” başlıklı yazımda Avrupa Birliği’nin (AB) nasıl bir “standart belirleme kurumu” olarak çalıştığını tartışmış, yazının sonunda ise “Acaba AB’nin dijital alandaki bazı sıkı kurallarından vareste alanlar oluşturmak, Türkiye’ye yatırım çekmek için de fırsat olabilir mi?” diye bir soru sormuştum.
Elbette standart koymak büyük meziyet, ancak bunun iktisadi etkisi her zaman beklendiği gibi olmayabiliyor. Abartı regülasyon (over-regulation) bazen de ters tepebiliyor.
Düzenlemeler yatırımcıyı ürkütüp kaçırabileceği gibi aynı zamanda mevcut düzenlemelere uymak zorunda kalan yerel aktörlerin yurtdışındaki rakiplerine karşı dezavantajlı konuma düşmesine de neden olabiliyor.
Tabii, uyum sağlama maliyetleri dışında bir de cezalar söz konusu.
MIT, Microsoft ve Federal Rezerv uzmanlarınca Şubat ayında yayımlanan bir çalışma, Avrupa Birliği’nin kişisel verilerin korunması ile ilgili dünya çapında standartları belirlediği GDPR’ın (General Data Protection Regulation) şirketler ve üretim dinamikleri üzerindeki etkisini incelemiş.
Bunu yaparken de verinin mevcut ekonomik düzende artık önemli bir girdi olduğundan yola çıkmış.
2015 ile 2021 yılları arasında bulut verileri üzerinde yapılan çalışmada Avrupa ve ABD’deki firmalar mukayese edilmiş. Çıkan sonuçlar oldukça ilginç:
GDPR sonrası Avrupalı şirketler, %26 oranında daha az veri depolamayı tercih ederken ABD’deki firmalara nazaran veriyi %15 oranında daha az işledikleri görülmüş.
Yani Amerikalı şirketler üretim ve karar aşamasında daha çok veriye dayalı olarak hareket ederken, Avrupalı şirketler bu alanda geride kalmış.
Bunun nedeni ise çalışmaya göre GDPR ile artan maliyetler:
Veri depolama maliyetleri GDPR sonrası %20 oranında yükselmiş. Veri-yoğun çalışan şirketler için depolama maliyetlerinin %24 nispetinde arttığı ölçülürken, üretim ve hizmetler alanında faaliyet gösteren şirketler için ise maliyet artışı %18’miş.
Analojiler üzerinden yapay zekâ teknolojisini anlamak, anlatmak…
📊Haftanın Raporu
Analojiler kamu politikalarını, hukuku ve hatta yargı kararlarını etkiliyor. Çünkü karar alıcılar ancak anolojilerle düşünebiliyor. Bu nedenle yapay zekâ ile ilgili analojiler de önümüzdeki dönemde yapay zekâ düzenlemelerini etkileyecek.
Daha önce “Veri, yeni petrol değildir” başlıklı yazımda şöyle yazmıştım:
Petrol tükenen bir ürün olduğu için üzerinde hakimiyet kurmak önemli. Bunu yapmak için bir petrol kuyusunu işgal edebilir veya boru hattını ele geçirebilirsiniz. Veride de boru hatlarını ele geçirenler var, mesela hep yazdığımız asrın Deli Dumrul’u Google ve Apple. Ancak bunlarla mücadele etmek için nüanslı bir yaklaşım gerekli.
Teknoloji alanındaki düzenlemeler, toplumları dönüştürücü etkiye sahip. Bu açıdan kullanılan kavramların temsil ettiği anlamlar önemli.
Matthijs Maas, Ekim 2023’te hazırladığı raporda veri için kullanılan petrol (oil), güneş ışığı (sunlight), kamu hizmeti (public utility) veya emek (labor) gibi örnekleri mukayese ederken, güneş ışığı metaforuyla kişisel verilerin öneminin göz ardı edilebileceğini belirtiyor.
Maas, raporunda bu açıdan yapay zekâ ile ilgili kullanılan 55 analoji farklı boyutları ile ele almış.
Bu analojiler arasında silah (weapon), kara kutu (black box), uzaylı (alien), otonom sistem (autonomous system), zekâ (intelligence) gibi kavramlar var.
Maas’ın raporunda bu analojilerin etkisi güzel bir anektot ile de açıklanmış:
Soğuk Savaş Sovyetler Birliği’nde bilgisayarlar, Marksist ideoloji perspektifinden sadece “düşünmeye yardımcı alet” (tools to think with) olarak tanımlanırken ABD’de ise “düşünen makine” (thinking machines) kavramı da benimsenmiş.
ABD’de DARPA “düşünen makineler” için 1983-1993 yılları arası 1 milyar dolar kaynak ayırırken SSCB’de sibernetik alanındaki gelişmeler ABD’yi ancak geriden takip edebilmiş ve Sovyet Bilimler Akademisi’nin “yapay zekâ” kavramını ancak 1987’de benimsemiş.
Regülasyon süreçlerinde ve teknoloji hukukunda açıklayıcı rol oynayan metaforun yargı makamlarınca nasıl anlaşılacağı ve yorumlanacağı da önemli.
Daha önce bültenimizde New York Times ve Open AI arasındaki dava ile ilgili Andrew Ng’nin, insanların haber kaynaklarını okuyup kendilerini eğitme hakları olduğu kadar yapay zekânın da aynı haklara sahip olması gerektiğini düşündüğünü belirtmiştik.
Son tahlilde “yapay zekâ” (artificial intelligence) kendi içinde zekâ kavramını da barındırıyor. Günümüzdeki yapay zekâ teknolojisi birer aslında istatistiksel model. İnsan zekâsı gibi yapısal neden sonuç ilişkileri kurmuyor. Yani gerçekten ortada “zekâ” var mı soru işareti.
🐦 Twitter: Türkçe: @ussal / İngilizce: @ussalEN
🔗 Linkedin: @ussal
📝 Medium: Ussal Şahbaz