Global İşler+ 2023/8
ℹ️Ekşi Sözlük & Dezenformasyon, 🇪🇺AB & Twitter, 🩻Deprem, Dayanıklılık ve Sağlık
No.112 — 2023/8
Bu hafta deprem sürecinde Ekşi Sözlük’te yaşananlara çok üzülmüş ve Cumartesi günü bültende yayınlanmak üzere bu konuda yazmıştım. Dün gece Ekşi Sözlük’te erişim engellemesi kararı geldi. Kararın nedenini henüz bilmiyoruz. Prensip olarak, erişim engellemesi kararlarını tasvip etmiyorum. Erişim engellemesi kararları, birçok sakıncasının yanında, Ekşi Sözlük gibi platformlardan kahraman yaratıyor.
Dünkü kararın ardından bülteni artık normal günü olan Perşembe’yi beklemeden, Çarşamba sabah yayınlama kararı aldım. Erişim engelleme olmadan, dezenformasyona karşı sosyal medya mecralarıyla neler yapılabileceğinin örneği ise, Ekşi Sözlük yazısından sonraki haberde Almanya’dan geliyor. Erken yayınladığımız için bu haftaki bültende iklim teknolojileri yok.
Deprem sonrası dezenformasyon tartışmaları ve Ekşi Sözlük
📤 Haftanın Dosyası
Açıkçası uzun süredir Ekşi Sözlük diye bir mecra olduğu aklımdan çıkmış. Deprem sürecindeki dezenformasyonla bu mecrayı hartırlayıp aşağıdaki tviti atmıştım.
Ekşi Sözlük tarihini üç döneme ayırabiliriz:
1999-2011: Kutsal Bilgi Kaynağı
2011-2023: Linç çukuru
2023+: Dezenformasyon bataklığı
Ben üniversitedeyken Ekşi Sözlük yazarı olmak “cool” bir şeydi. Yazarlığım onaylanınca sevinmiştim. O zamanlar bir konunun kitaplarda veya dergilerde yazılmayacak inceliklerini merak edince Sözlük’e bakardık. O yüzden Ekşi Sözlük “Kutsal Bilgi Kaynağı”ydı.
Ekşi Sözlük, 2011 sonrasında, bilinçli bir kararla girişlerin altında “tanım” dışında içerikler de yayınlamaya başladı. Böylece “bilgi kaynağı” olmak yerine “fikir kaynağı” olmayı hedefledi.
Ancak sitenin mimarisi iki nedenle fikir kaynağı olmaya müsait değildi:
Yazarların anonim olması, gerçek kimliklerinin bilinmemesi
Yazar olmanın ve moderasyonun hangi standartlara bağlı olduğunun belli olmaması
Bu iki zayıflık, Ekşi Sözlüğü hızla fikri tartışmalar merkezi olmak yerine linç çukuru haline getirdi. Bugün Ekşi Sözlük’e herhangi bir başlığa girip bakmanızın nedeni büyük ölçüde o başlıkla ilgili yazılan olumsuz şeyleri görmek.
2010’lardaki üç trend de bu gidişatı destekledi:
Gezi olayları sonrası artan toplumsal kutuplaşma,
İnternet’teki içeriklerin bilgi ya da haber vermekten çok Google’da en üst sırada çıkma hedefiyle hazırlanır hale gelmesi: Google’ın tekelleşmesiyle trafik almanın tek yolunun aramada önde çıkacak ama manasız içerikler hazırlamak olduğunu daha önce yazmıştım. SEO denilen bu tekniği Türkiye’de en iyi kullanan sitelerden biri de Ekşi Sözlük.
İptal kültürü (cancel culture): Ekşi Sözlük kullanıcılarının %80’inin erkek olduğu söyleniyor. Ekşi Sözlük, fazla testesteronunu herkesi ve her şeyi sözle linçleyerek atabilen ve bu işi anonim hesapların arkasına gizlenerek yapan bir grubun eline geçti. Toksik maskulanite Eksi Sözlük’ü dönüştürdü. Bu alt kültürün içinde makul olanın ise barınma şansı yok.
Yani Ekşi Sözlük kendi dışındaki dalgaların üzerinde iyi sörf yapmaya başladı. Sahipleri çok iyi para kazandı. Başarılı bir girişimcilik öyküsü denebilir.
Ancak her başarılı girişimci “iyi vatandaş” olamıyor.
2016’da Rus istihbaratı, Twitter ve Facebook üzerinden yaptığı operasyonlarla Amerikan seçimlerinin sonucunu etkilemişti. O zamandan beri dezenformasyon demokrasinin, ulusal güvenliğin ve toplumsal istikrarın önündeki en büyük problemlerden. Ekşi Sözlük, teknik mimarisiyle ilgili anlattığım açıklar nedeniyle zamanla linç merkezinden dezenformasyon bataklığına dönüştü.
Anonim bir trol hesaptan atılan bu tvitte yazanların bilinçli bir operasyonun sonucu olduğunu düşünmüyorum.
Peki bu kadar dezenformasyonun yayılmasına sebep olan güvenlik açıkları neden ortaya çıktı? Genç yaşta iyi para kazanmakla gelen kibir ve vurdumduymazlıkla gerekli tedbirlerin alınmaması nedeniyle.
İstihbarat literatüründe Ekşi Sözlük gibi aygıtlara “useful idiot” deniyor. Bu kadar önemli bir platformu yönetip toplumsal sorumluluğunuzun gerektirdiği tedbirleri baştan almazsanız, farklı grupların ve gizli servislerin elinde silaha dönüşürsünüz.
Ekşi Sözlük’ün şu anki sahibi ve yöneticisi bir avukat. Kısmen de mesleki deformasyonun bir sonucu olarak avukatlar, eylemleri hukuka uygun veya hukuka aykırı olarak kategorize ederler. Oysa bazen hukuka aykırı olmayan eylemler “kötü vatandaşlık” olabilir. Her birimiz elimizdeki araçların toplumsal rolünü iyi anlamak ve ona göre tedbirler almak zorundayız.
Peki, Ekşi Sözlük bugüne kadar ne gibi tedbirler alabilirdi?
Standartları belli ve sağlam moderasyon (şu anda sözlüğün birkaç bordrolu moderatörü dışında bu işle uğraşan yetkin ve geniş bir ekibe sahip olduğunu sanmıyorum).
Bağımsız teyit kuruluşlarına API açılarak dezenformasyon nitelikli içeriklerin trafiğinin azaltılması (Tiktok ve Facebook bunu yapıyor)
Semantik algoritmalara yatırım yaparak otomatik moderasyona başlanması (Ekşi Sözlük’ün bu yatırımları yapacak geliri var).
%100 anonimliğin kaldırılması. Twitter kullanıcılarının %25’inin anonim olduğu tahmin ediliyor. Bir tartışma ortamında en azından çoğunluğun kimliğinin belli olması kaçınılmaz olarak ortamı değiştiriyor.
Yazar alım kriterlerinin şeffaf olması.
Bu önerilerin tamamı 2016’dan beri Twitter, Facebook gibi sosyal medya mecralarına aynı sorunları çözmek için yapılan ve büyük ölçüde uygulanan tedbirler. Ne yazık ki yine global tartışmaların birkaç yıl gerisinden geliyoruz. İnşallah bir gün binalar çökmeden tedbir almayı da öğreniriz!
Global İşler+ bültenine ücretsiz abone olun! Her Perşembe teknoloji, toplum, politika kesişiminde dünyada olanların Türkiye’ye yansımalarını okuyun!
Twitter’ın dezenformasyon tedbirleri AB’de endişeye neden oluyor
🗞 Haftanın Haberi
Almanya’nın dijital işlerden sorumlu bakanı Volker Wissing Ocak ayında dezenformasyon konusunu ele almak üzere Twitter’ın yeni sahibi Elon Musk ile buluştu. Görüşmede Alman Bakan Musk’a dezenformasyon ile mücadele konusunda ülkesinin Twitter’dan beklentilerini iletti.
John Villasenor’un Ocak ayında Brookings’de yayınlanan analizine göre Alman Bakan’ın Musk ile görüşmesinin ardında yatan neden ise Twitter’ın son dönemde yaptığı işten çıkarmalar. İnsan kaynağı hızla azalırken şirketin dezenformasyon ile nasıl mücadele edeceği herkesin merak konusu.
Öte yandan mesele sadece Twitter ile sınırlı değil. Haziran 2022'de Avrupa Birliği’nde 34 şirket, Güçlendirilmiş Dezenformasyon Kodu olarak adlandırılan (2022 Code of Practice on Disinformation) metne imza atmıştı.
Code of Practice on Disinformation şirketlerin kendi kendilerini bağlama konusunda taahhütte bulundukları bir yazılı kurallar bütünü. Bu yönüyle devletlerin paydaşlarla kuracağı diyalogun ne kadar önemli olduğunu gösteren de önemli bir örnek.
Şirketler metne imza atarak, dezenformasyon konusunda hangi adımları atacaklarına dair taahhütte bulunurken bunun için gerekli tedbirleri de alma konusunda irade ortaya koymakta.
2018’de dezenformasyon konusunda mutabık kalınan çerçeve daha sonra paydaşların da katkıları ile 2022’de daha da güçlendirilmiş. Dijital Hizmetler Yasası (DSA) ve Siyasi Reklamlarda Şeffaflık düzenlemesi ile beraber bu metin, AB’nin dijital politika stratejisinin hukuki alandaki ana direklerinden biri.
Gördüğünüz gibi, dezenformasyonu önlemenin tek yolu erişim engelleme değil. Diyalog çok önemli. Ancak bunun için sosyal medya platformlarının diyaloga hazır olması lazım.
Dezenformasyon konusunda yazmaya devam edeceğim.
Deprem sonrası dayanıklılık: Sağlık teknolojileri
🖊 Global İşler Köşesi
Deprem felaketi, ülkemizdeki kurumsal yapıya dair bazı riskleri daha da görünür kıldı. Uzmanların dediği gibi deprem değil binalar öldürüyor. Ama deprem coğrafyasında yaşayanlar olarak, ne yazık ki, ülkemizde altyapı ve üstyapı inşa etme konusundaki özensizliği, hatta vurdumduymazlığı, bir kez daha yaşayarak acı bir şekilde tecrübe etmek durumunda kaldık.
Binalarımızı inşa ederken dayanıklılık konusunda daha hassas hareket etmemiz gerektiği açık. Peki, sosyal medya, kamuda dijitalleşme gibi konularda dayanıklılık meselesinde neredeyiz ve neler yapmalıyız? Bu haftadan başlayarak önümüzdeki bir kaç yazı boyunca bu konuyu ele alacağım. İlk olarak Türkiye’nin en güçlü olduğu alanlardan biri olan sağlık konusuna odaklandım:
Sağlık alanında güçlü bir altyapıya sahibiz. Ama bu konuda sürdürülebilir bir strateji için neler yapmalıyız?
Dijital kodamanlar sahip oldukları finansal sermaye ve veri gücüyle sağlık sektöründe de söz sahibi olmaya hazırlanıyor. Ülkemiz bu dönüşüme hazır mı?
Bu konuları ve daha fazlasını bu hafta Nasıl Bir Ekonomi gazetesindeki köşemde tartıştım.
Düzeltme
Bültenimizin geçen haftaki sayısında “Brezilya yapay zekâ konusuna hukuki düzenleme getirmeye hazırlanıyor” başlıklı haberimizde Jair Bolsanaro’yu Brezilya’nın “yeni” devlet başkanı olarak yazarak yaptığımız hata bir çok okuyucumuzun dikkatinden kaçmadı. Gönderilen mesajlar için bir kez daha teşekkür ederim.
Bitirirken…
Bültene ek olarak artık podcastlerde de buluşacağız. Wand Podcast Network’te başladığım podcastin ilk üç bölümünü yükledik. Spotify, Apple ve Amazon gibi bir çok platform üzerinden ulaşabilirsiniz. Meraklıları için ilk denemelerimize ulaşabileceğiniz linkleri aşağıda paylaşıyorum. Bundan sonra her hafta podcast dinlediğiniz yerden kontrol etmeyi unutmayın!
🐦 Twitter: Türkçe: @ussal / İngilizce: @ussalEN
📝 Medium: Ussal Şahbaz
🔗Web: ussal.net