Dizi sektörü nereye gidiyor? Emily İstanbul'a gelir mi? - 2025/1
Dizi Sektörü Nereye Gidiyor?, 2025 Tahminlerim ve 2024'ün Kitapları, Zuck & Trump Avrupa'ya Karşı, Yapay zekâ ve doktor yazısı
Global İşler+ No.189 — 2025/1
Merhaba! Ben Ussal Şahbaz. Son iki haftada aramıza katılan 155 okurumuza hoşgeldiniz diyoruz! Böylece toplam 9500 okurumuzla her hafta bir araya gelmiş oluyoruz.
2025'teki ilk bultenimize sponsor olan Esas Holding'e tesekkur ediyorum!
Emily İstanbul’a gelir mi?
🖊 Global İşler Köşesi - 1
Rekabet Kurumu’nun, kast ajansları ve menajerler hakkında başlattığı soruşturmayı duyurmasının ardından sosyal medya dizi sektörüyle ilgili dedikodularla karıştı.
Biz işin ekonomisine bakalım: 2020 yılından beri Türkiye’de dizi çekim maliyetleri dolar bazında %250’den fazla artış göstermiş. Dizi sektöründeki maliyet artışları, aynı tekstilcilerin Mısır’a taşınmasında olduğu gibi dizi sektöründe de farklı destinasyonlar aranmasına neden olabilir.
Dizi sektörünün başarısına da şapka çıkarmak lazım. Türkiye dizi ihracında 2023 yılında 600 milyon dolarla ABD (2,83 milyar dolar) ve İngiltere’nin (1,97 milyar dolar) ardından dizi ihracatında dünya üçüncüsü oldu.
Bir zamanlar gündüz ve akşam kuşaklarında Meksika ve Brezilya dizileri izlenirken, artık neredeyse bütün televizyon kanallarında, hatta dijital platformlarda, Türk yapımları kalitesi ile öne çıkarken aynı zamanda sektörü de domine etmeyi başarmış durumda.
Bu sektörde doğru adımlar atan ülkelerin son dönemde daha fazla öne çıktığı ve rekabetin de kızıştığını not etmekte fayda var. İspanya ve Güney Kore 2010’lardan itibaren dizi sektörünüe yaptığı yatırımların hızla karşılığını almaya başlamış durumda.
Öte yandan bu sektörde çok fazla regülasyona giden Fransa ise performans açısından biraz gerilerde kalıyor.
Fransa’nın bu konudaki izlediği politikaların etkilerini ve diğer ülkelerdeki başarı hikâyelerini bu hafta Ekonomi Gazetesi’ndeki köşemde ele aldım.
Eğer bu konu ilginizi çektiyse bu raporları da okuyabilirsiniz:
Frontier Economics, Stimulating Screen Production Investment, 27 Eylül 2024.
Frontier Economics, Policy+: The Rise of K-Content 2024, Ekim 2024.
Dizilerle ilgili yazmaya devam edeceğim. Daha önce de yazmıştım: Dizi çekerek sanayi politikası olur mu?, 1 Eylül 2023.
2025 tahminlerim
🖊 Global İşler Köşesi - 2
Bir önceki bültenimizde 2024 yılına dair tahminlerimin bir değerlendirmesini yapmış, üç tahminimden ikisinin tuttuğunu söylemiştim. Bu seneye başlarken de yine üç tahmin yapmak istiyorum. Bakalım sene sonunda hangileri tutacak?
Türkiye’de ilk savunma teknolojisi alanındaki unicorn da 2025’te çıkacak: Küresel istikrarsızlıklar, özellikle artık ABD’ye güvenemeyecek durumda olan hem Avrupa hem de Ortadoğu’daki devletlerin artan savunma harcamaları, Türkiye’deki savunma sektörü için önemli fırsatlar sunacak.
Daha önce savunma, iklim ve yapay zekâ teknolojilerinin bu dönemin yatırım tezi olduğunu yazmıştım.
Türkiye’nin savunma sanayiinde ilk unicorn’unun hangi şirket olacağını göreceğiz!
Çin’den Türkiye’ye doğrudan yatırımları 2025’te ikiye katlanacak: Zira Çinli üretim şirketlerinin jeopolitik nedenlerle kapasitelerinin bir kısmını yurtdışına taşımak istiyor.
Geçen sene BYD’nin Manisa’da 1 milyar dolar yatırım yapma kararının ardından diğer Çin’li şirketlerle bu trend devam edecek.
Donald Trump ile Elon Musk’ın kankalığı sona erecek: İkinci Trump döneminin bence en ilginç unsuruysa Trump’ın “tekno-bro”larla kurduğu yakın ilişki. Bu grubun en popüler temsicisi ise Elon Musk. Bana göre iki cambaz bir ipte oynamaz. Bu nedenle Trump ve Musk’ın yakın ilişkisi mutlaka bir testten geçecek.
Bu bir tivitle mi olacak, yoksa birdenbire küsüp birbirilerini ghostlamalarıyla mı olacak bilmiyorum. Ama bu iki karakterin kankalığının 2025’in sonunu göremeyeceğini düşünüyorum. Beraber izleyip göreceğiz.
Yine de Trump ile “tekno-bro”ların yakın ilişkisi bu döneme damga vuracak. Bu da Amerikan dijital şirketlerinin dünyadaki güç kaynağı olacak.
Eğer bu tahminlerimin arka planını ve tekno-broların kimler olduğunu merak ediyorsanız geçen hafta Ekonomi Gazetesi’ndeki köşe yazımı mutlaka okumalısınız.
Öte yandan 2024 yılı boyunca ABD, Çin ve Avrupa Birliği’nde teknoloji alanında neler oldu, 2025 yılında bizleri neler bekliyor? Bu konuyu yılın ilk haftasında Global İlişkiler Forumu İcra Komitesi Başkanı Emekli Büyükelçi Selim Yenel ile konuştuk.
Bu arada podcastta bahsettiğim Çin’li DeepSeek’in yeni büyük dil modeli DeepSeekV3 ile ilgili tartışmalar devam ediyor. ChatGPT4 gibi oldukça iyi bir performans sergileyen DeepSeekV3 kendini ChatGPT4 zannediyor!😅
Bunun bir nedeninin de Mike Cook’a göre DeepSeekV3’ün eğitildiği metinlerin GPT tarafından yazılmış olma olasılığı. Bu da fotokopinin fotokopisi gibi giderek daha düşük kalitede sonuçlara neden olacaktır diyor.
🎙️ 4x4 Podcast
Podcast demişken 4 erkek çektiğimiz yeni podcast Dört Dörtlük Muhabbet’in 3. bölümü yayınlandı. Dünyada teknoloji ağırlıklı güncel konularla ilgili farklı perspektifleri kaçırmayın. Podcastta benim dışında bir basketbolcu, bir reklamcı ve bir siyasi analist var.
Bu arada Youtube kanalımıza abone olabilirsiniz.
2024 yılında okuduğum kitaplar - 2
🎄2024’ün Kitapları — Beyin ve antropoliji
Yıl bitmeden 2024 yılında okuduğum kitaplara dair ilk listeyi bültenimizde paylaşmıştım. Listenin ikinci bölümünde bu haftaki beyin ve antropolojiyle ilgili okuduğum kitaplara yer vereceğim. Bu alana gittikçe daha çok ilgi duyuyorum. Umarım aşağıda sizin için de pratik faydası olan kitaplar bulursunuz. Siyaset, tarih gibi alanlarda okuğum kitapları tam listeyle beraber haftasonu Twitter hesabımdan açıklayacağım.
Kluge: The Haphazard Construction of the Human Mind, Gary Marcus - Prof. Marcus hem bir akademik beyin bilimci hem de daha önce kurduğu şirketini Uber’e satmış bir girişimci. Geçen sene DLD’de dinledikten sonra kitabını okudum ve bültenine de abone oldum. Kluge, evrimsel açıklamalar ve pratik örneklerle insan aklının neden yapay zekâ gibi matematiksel çalışmadığını anlatıyor. Marcus’un bültenindeki düşünceleri de mevcut yapay zekâ modellerinin insan zekâsının çok gerisinde olduğu yönünde. (Aralık ayında bültenimizde bu tartışmalara değinmiştik).
Our Inner Ape: A Leading Primatologist Explains Why We Are Who We Are, Frans de Waal - İnsan doğasıyla ilgili en iyi açıklamaları yapanların maymunlar üzerine çalışan antropologlar olduğunu düşünüyorum. Zira bu antropologlar, insanlar üzerine çalışan bilimadamlarının aksine değer yargılarına takılmadan objektif gözlemlerini yazabiliyor. Geçen sene okuduğum Robin Dunbar’ın “Friends” kitabı da aynı ekoldendi. Bu kitapta da dünyanın en büyük maymun otoritelerinden biri olan de Waal şempanze ve bonobolar üzerine gözlemlerini insanlarla mukayese etmiş.
Curious: The Desire to Know and Why Your Future Depends On It, Ian Leslie - Merak, entelektüel olmanın en önemli unsuru. Peki, merak nasıl geliştirilebilir? Mesela, çok bilen mi daha çok merak eder, az bilen mi? Birçok konuşmamda, yapay zekâya karşı bizi ayakta tutacak en önemli özelliğin farklı alanlara ilgi duymak olduğunu anlatıyorum. Bu kitap, bu ilginin nasıl geliştirilebileceğini ve ayakta tutulabileğini anlatmış.
The Written World: The Power of Stories to Shape People, History, and Civilization, Martin Puchner - Kitabın yazarı aslında bir edebiyat profesörü. Bu kitapta da Gılgamış’tan Yüzüklerin Efendisi’ne uzanan bir yolculukta, edebi metinlerle insan zekâsı arasındaki ilişkiyi anlatmış. Bir tür edebi metinler eşliğinde dünya tarihi. Ancak benim için ilginç olan buradan yola çıkarak yapay zekâdaki büyük dil modelleri üzerinde düşünmek oldu. ChatGPT’yi daha iyi anlamak için bu kitabı okuyabilirsiniz.
A Brief History of Intelligence: Evolution, AI, and the Five Breakthroughs That Made Our Brains, Max S. Bennett - Bu kitabı gerçekten çok sevdim. Yazarı aslında bir girişimci ve akademik bir geçmişten gelmiyor. Ancak kitap gayet akademik bir biçimde insan zekâsının nasıl evrildiğini, bu evrim sonucu ortaya çıkan özelliklerin yapay zekâya nasıl yol gösterici olabileceğini veya olamayacağını çok güzel anlatıyor. Gary Marcus’un Kluge’u ile beraber okunmalı. Ancak bu kitap çok daha kapsamlı. Özellikle evrimde insana yaklaşıldıkça daha ilginç hale geliyor.
Slow Productivity: The Lost Art of Accomplishment Without Burnout, Cal Newport & Time Off: A Practical Guide to Building Your Rest Ethic and Finding Success Without the Stress, John Fitch, Max Frenzel, Mariya Suzuki (çizer) - Yukarıdaki iki kitap beynin nasıl çalıştığından yola çıkarak, nasıl dinlenebileceğimizi anlatıyor. Kitaplardan da yola çıkarak birkaç meselemiz olduğunu söyleyebilirim: Birincisi, beyinsel çalışmayı fiziki çalışmayla aynı parametrelerle değerlendirmek doğru değil. Beyinsel çalışmada verimlilikle konsantrasyon arasında büyük ilişki var. Konsantre olabilmek içinse doğru dinlenmek önemli. İkinci konu, özellikle dijital dünyada dikkatimizi dağıtan etmenlerin verimlilik üzerine etkisi. Kitaplarda bunlara dair de öneriler var. Verdiğim sıra ile okuyabilirsiniz.
😁 Haftanın Memesi
Bu hafta Mark Zuckerberg yaptığı açıklama tarihi nitelikte. Zira dijital dünyada şirketlerle ulus devletlerin mücadelesinde yeni bir dönemin başladığını işaret ediyor.
Facebook teyit işine son verip, X’te olduğu gibi “Topluluk Notları”na (Community Notes) benzer bir uygulamaya geçeceğini açıkladı. Uygulama şimdilik ABD ile sınırlı.
Facebook, Instagram ve Threads gibi platformlarda daha fazla siyasi içerikli paylaşıma yer veriecek. Ana akım medyanın kaçındığı göçmenlerle ve cinsiyet ile ilgili paylaşımlar konusunda birçok kısıtlama kaldırılacak.
Zuck’ın açıklamasındaki esas önemli noktaysa şuydu:
“Amerikan şirketlerine yönelik daha fazla sansür baskısı yapan hükümetlere karşı Donald Trump ile beraber çalışacağız.”
Zuck’ın karşı çıkacağı düzenlemeler Avrupa Birliği’nin Dijital Hizmetler Kanunu (DSA), Dijital Piyasalar Kanunu (DMA) ve Yapay Zekâ Kanunu (AI Act) gibi adımları.
2019’da Microsoft’un başkanı Brad Smith, Facebook gibi şirketler için “Dijital İsviçreler” (Digital Switzerlands) kavramını ortaya atmıştı. Bu kavramdaki “İsviçre”nin iki unsuru var:
Egemen devlet gibi hareket etmek
Tarafsız olmak
Zuck artık tarafsız olmayacağını, doğrudan Trump’ın ABD’siyle müttefik olacağını açıklamış bulunuyor. Hedef ise AB olacak.
LLM’ler hastaları dinleyerek teşhis koyabilir mi?
🤔 Fikri Takip
Bir önceki sayımızda Harvard’da yapılan bir çalışmaya atıfla büyük dil modellerinin (Large Language Models - LLM’ler) teşhis koyma konusunda artan performansından bahsetmiştik.
Peki, mesele hastanın şikayetlerini dinleyerek teşhis koymaya gelince durum nasıl?
Nature Dergisi’nde Ocak ayı başında yayımlanan bir makale, LLM’lerin performansının bu konuda henüz istenen seviyelerde olunmadığını ortaya koyuyor.
Çalışmada kontrollü bir ortamda hasta-doktor ilişkisinin aynen klinikte olduğu gibi test edilmiş ve Mistral, LLaMA-2-7b, GPT-4 ve GPT-3.5’in performansları yapay zekâ botları ile test edilmiş.
Sonuçlar dikkat çekici:
Çoktan seçmeli sınavlarda insandan daha iyi performans gösterse de açık uçlu bir niteliğe sahip olan hasta doktor diyalogunda LLM’lerin performansı düşüyor.
Hastayı dinleyerek çıkarımda bulunma, hastanın sağlık geçmişine dair notlar tutmada ve doğru teşhis koymada pek de başarılı olamıyor.
Bunun bir nedeni de fikri takip yapmada zorlanması. (Bu arada bültenimizde fikri takip konusunda gösterdiğimiz hassasiyetin dikkatinizden kaçmadığını memnuniyetle görüyoruz!)
Her Cuma sabahı e-posta kutunuza gelen Global İşler+ bülteninde teknoloji, toplum, politika kesişiminde dünyada olup bitenlerin Türkiye’ye yansımalarını tartışıyorum. Esas işim olan Ussal Danışmanlık isimli danışmanlık şirketimde, irili ufaklı teknoloji şirketlerine kamu ile ilişkiler konusunda hizmet veriyorum.
Beni ve yaptıklarımı aşağıdaki sosyal medya mecralarından da takip edebilirsiniz.
🐦 Twitter: Türkçe: @ussal / İngilizce: @ussalEN
🔗 Linkedin: @ussal
📝 Medium: Ussal Şahbaz
🎧 Global İşler+ Podcast: Apple, Spotify
🎙️ 4x4 Podcast: Spotify