Zuck, Thiel ve Musk: Silikon Vadisi ile siyasetin dansı - 2025/2
Trump'ın Teknoloji Politikaları, Siyaset & Teknoloji Dünyası, Çin'in Başarısı, ABD'nin Çip Ambargosu
Global İşler+ No.190 — 2025/2
Merhaba! Ben Ussal Şahbaz. Son bir haftada aramıza katılan 20 okurumuza hoşgeldiniz diyoruz! Böylece her hafta 9520 okurumuzla bir araya gelmiş oluyoruz.
Bu haftadan itibaren Webrazzi’de de yazmaya başlıyorum. Sevgili dostum Arda Kutsal’a bu daveti için tekrar teşekkür ederim. Yazılarımı, iki haftada bir Çarşamba günleri yayınlayacağız. Ekonomi Gazetesi’ndeki haftalık köşemde hep olduğu gibi küresel ekonomik gelişmeler ve Türkiye’ye etkilerine yazmaya devam ederken, Webrazzi’de ana odağım küresel teknolojik trendler olacak. Umarım yazılarımı beğenirsiniz. Doğal olarak bu haftaki bültene de Webrazzi’deki ilk yazı ile başlıyoruz.
Keyifli okumalar!
Trump döneminde ABD’nin teknoloji politikasında neler değişecek?
✏️ Webrazzi köşesi
Bildiğiniz gibi 1 Kasım’da ABD’deki başkanlık seçimlerini kazanan Donald Trump, 20 Ocak’ta yemin edip göreve başlayacak. Şu sıralar bütün tartışmalar Trump’ın yeni döneminin şifrelerine odaklanmış durumda.
Ben de Webrazzi’deki ilk yazımda Trump’ın yeni döneminde ABD’deki teknoloji politikalarındaki muhtemel değişikliklerin neler olabileceğine dair görüşlerimi üç başlıkta topladım:
Rekabet politikasında içeride daha esnek bir yaklaşım benimsenirken dışarıda ise tansiyon yükselebilir.
ABD’deki girişim sermayedarları yatırım yaptıkları şirketlerden kolay çıkış yapabilmek için büyük teknoloji şirketlerine satış yolunun açılmasını istiyor. Bu konuda Joe Biden dönemine nazaran Federal Ticaret Komisyonu daha esnek davranacak gibi duruyor.
Öte yandan teknoloji şirketlerinin birbirlerinin çalışanlarını ayartmama yönündeki centilmenlik anlaşmalarına geri dönmesi bekleniyor.
2025 tahminlerimi paylaştığım Ekonomim Gazetesi’ndeki köşemde de belirttiğim üzere tekno-brolar özellikle AB’nin regülasyon adımlarına karşı Trump ile beraber hareket etmeye hazırlanıyor. Bakalım Beyaz Saray Brüksel üzerinde ne kadar baskı kurabilecek.
Kripto varlık piyasası daha az regüle edilecek.
Bu konuda bir önceki dönemin müdaheleci yaklaşımında bir ayrışmaya gidilmesi muhtemel. Özellikle Trump’ın doların rezerv para olma vasfına da hizmet eden stabilkoinlere daha fazla ilgi göstermesini bekliyorum.
Yapay zekâ politikasında deregülasyon dönemi başlatacak.
Trump, kampanya döneminde Joe Biden’ın Ekim 2023’te imzaladığı ve yapay zekâ modellerinde ayrımcılığın önlenmesi, modellerin şeffaflığı gibi alanlarda belli esaslar getiren kararnameyi iptal edeceğini ilan etmişti.
Trump’ın yeni dönemde Çin ile rekabete odaklanırken, bu alandaki düzenlemeleri ikinci plana iten bir yaklaşım benimsemesini bekliyorum.
Geçen haftaya Mark Zuckerberg’in tornistanı gündeme damga vururken, OpenAI ve Microsoft da önümüzdeki hafta gerçekleşecek yemin töreni öncesi pozisyon aldı bile.
OpenAI, yayımladığı “AI in America” raporunda yapay zekâ teknolojisini stratejik bir araç olarak konumlandırıyor.
OpenAI, bu teknolojinin ABD’nin Çin gibi otoriter rejimlere karşı ekonomik ve teknolojik üstünlüğünü pekiştireceğini belirtiyor. Aynı zamanda ulusal güvenlik, altyapı yatırımları ve demokratik değerlerle uyumlu düzenlemelerle federal hükümetle yakın iş birliğine hazır olduğunu söylüyor.
Microsoft’un ikinci adamı Brad Smith ise, yayımladığı blog yazısında, Trump yönetiminin yapay zekâ ile ilgili 2019 yılındaki başkanlık kararnamesinin genişletilerek bu alanda yapılacak araştırmalara daha dazla kaynak ayrılması yönünde çağrıda bulunuyor. Aynı Brad Smith’in 2018’deki değerlendirmeleri bugün nereye geldi, aşağıda köşe yazımda tartışıyorum.
😁 Haftanın Memesi
Zuck, Thiel ve Musk: Silikon Vadisi ile siyasetin dansı
🖊 Global İşler Köşesi
Herkes Trump dönemine hazırlanıyor. Bu açıdan Silikon Vadisi ağalarının yılbaşından beri yaptığı açıklamalar, Batı demokrasilerine de 2. Dünya Savaşı’ndan beri görülmemiş bir hareketlilik getirdi.
Geleneksel partilerin iktidarda sarsılmaya başladığı, daha marjinal partilerin öne çıktığı bir dönemde teknoloji şirketlerinin sahiplerinin de siyasetin daha görünür bir parçası haline geldiği bir döneme tanıklık ediyoruz. Son iki haftada,
Elon Musk, ABD’deki seçimler sonrası gözünü Almanya ve İngiltere’ye dikmiş durumda. Almanya’da AfD’yi, İngiltere’de ise Brexit’in arkasındaki önemli aktörlerden Reform Partisi’ni desteklediğini açıkladı.
Mark Zuckerberg, 2016’da seçimlerindeki Cambridge Analytica skandalının ardından aldığı tedbirlerin tamamına son veriyor. Aynı zamanda AB’ye karşı Trump ile beraber hareket etmek istiyor.
Peter Thiel, ise Financial Times’ta yayımlanan makalesinde ana akım medyada pek yer verilmeyen bazı komplo teorilerine dair iddaları paylaştı. Thiel’in yazısında COVID-19 salgınında ABD fonlarının oynadığı rolden Jeffrey Epstein skandalına kadar bir çok ilginç soru sorunca geçen hafta en fazla tartışılan isimlerden biri oldu.
Silikon Vadisi ağaları ile Amerikan yönetimi arasındaki ilişki giderek Rusya’daki devlet-oligark ilişkilerine benziyor. Bu, “al gülüm, ver gülüm” ilişkisi eskiden de bir şekilde ABD devlet sistemi ve özel sektör arasında vardı. Ama bu ilişkiler daha çok kapalı kapılar arkasında yürütülür, şirketler kendilerini siyasetin dışında konumlandırmaya çalışırdı.
Fakat son dönemde Silikon Vadisi ağaları bu işleri bayağı şeffaf yürütüyor.
Eğer siz de bu tartışmaların detaylarını merak ediyorsanız bu hafta Ekonomi Gazetesi’ndeki köşemi okumalısınız.
📅 Etkinlikler
Kasım ayında Çin’in Wuzhen kentinde düzenlenen Dünya İnternet Konferansı’na (World Internet Conference) katıldım ve bir konuşma da yaptım. Bu vesile ile Çin’e dair bazı gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Çin Komünist Partisi tarafından kapitalist ekonominin prensipleri benimsenerek yönetilen Çin ekonomisinin 2030’larda büyüklük açısından ABD ekonomisini geride bırakması bekleniyor. Bu nedenle de Trump döneminde Çin’in dış politika gündeminde üst sıralarda olmaya devam edecek. Bakalım Trump politikaları bu sürece nasıl şekil verecek?
Peki, Çin nasıl bu kadar başarılı oldu? Bana göre şu üç faktör Çin’in yükselişinde önemli rol oynuyor:
Reform ve esneklik - Her ne kadar tek parti tarafından yönetilse ve 1.5 milyarlık bir nüfusa sahip olsa da Çin’deki kurumlar çok hızlı reform yapabiliyor.
Pekin, izlenen bu politikalarda aksama olduğunda ise hızlıca geri adım atabiliyor veya gerekli değişiklikleri yapmada herhangi bir muhafazakâr eğilime girmiyor. Konuşmamda bunu “yalın girişim” (lean startup) yaklaşımına benzetmiştim.
Bunun en güzel örneklerinden biri son dönemde kamunun bilgisayar oyunları, yapay zekâ ve sınırötesi veri transferi konusundaki kontrolcü yaklaşımında gözlemlenen yumuşama.
Foreign Policy’nin iddiasına göre, son 4 yıldır Çin’deki düzenlemeler ekonomiye 1.1 trilyon dolar zarara neden olmuş. Hong Kong’dan hukuk profesörü Huyue Zhang ise sektörde sürekli gündeme gelen regülasyon çabalarının yatırımcıların algısını olumsuz yönde etkilerken Çinli şirketlerin para kaybetmesine neden olduğunu belirtiyor.
Hatırlarsanız, Çin başta Alibaba olmak üzere birçok dijital deve karşı sıkı rekabet politikası önlemleri almıştı. Hatta bazı şirketlerin yönetimi de değişti. Mesela Alibaba kurucusu Jack Ma şu sıralar Tokyo’da resim yapıyor.
Ölçek - Ölçek konusunda bir çok kez güneş enerjisi teknolojisinde Çin’in izlediği stratejiyi hem köşemde hem de bültenimizde tartıştım. Çin, stratejik olarak belirlediği sektörlerde 10 yıl içerisinde dünya lideri haline gelmek için çok ciddi kaynaklar ayırıyor. Bu sayede uzun vadede hem bu teknolojide trendleri belirliyor hem de pazarı ele geçiriyor.
2024 yılından itibaren Avrupa’da daha ciddi fark edilmeye başlanan Çin’in otomotiv sektöründeki agresif stratejisi bunun en somut örneklerinden.
Disiplin - Çinliler, Japonya ve Kore gibi uzakdoğu ülkelerindeki toplumların sahip olduğu iş disiplinine sahipler. Ülkedeki komünist ideolojinin ve Konfüçyanizm’in de mutlaka bu disiplin konusunda etkilerinden bahsetmek mümkün. Fakat yine de Çin’in kurumsal yapısının getirmiş olduğu disiplin anlayışı ve bunun toplum tarafından benimsenmesi bana göre 1980’lerden itibaren istikrarlı bir şekilde devam eden Çin’in kalkınmasında rolü büyük.
Kurumsal yapıdaki disiplinin güzel bir örneği de ülkede 1500 yıldır memur alımında KPSS sınavı yapmaya devam etmesi.
Biden yönetiminden giderayak yeni çip ambargosu
🗞️Haftanın Haberi
Daha önce bültenimizde tartıştığımız üzere Biden yönetimi, 2022 yılında Çin’e karşı yapay zekâ ve savunma sanayiindeki dengeleri değiştirecek şekilde bir çip ambargosunun devreye almıştı.
Bu hafta da Ticaret Bakanlığı’nın Sanayi ve Güvenlik Bürosu (Bureau of Industry and Security) tarafından ilan edilen yeni düzenleme ile bu ambargonun çerçevesi daha da genişletildi.
Bu düzenleme önümüzdeki dönemde Türkiye’yi de içine alacak şekilde birçok ülkedeki bulut işletim sistemleri ve yapay zekâ teknolojisi alanındaki çalışmaları doğrudan etkileyecek.
Zira düzenleme, hem yapay zekâ hem de gelişmiş çiplere erişim konusunda önemli kısıtlamalar getiriyor.
ABD’nin silah ambargosu uyguladığı Çin, Kuzey Kore ve İran gibi ülkeler gelişmiş çiplere zaten erişemezken artık gelişmiş yapay zekâ modellerine erişimde de belli sıkıntılar ile karşılaşacaklar.
Bu modeller, ikili kullanım (dual use) özelliğine sahip ve sadece ticari amaçla değil, nükleer simülasyonlar, biyolojik silah tasarımı veya askeri teknolojinin geliştirilmesinde etkin bir şekilde kullanılabiliyor.
Peki, ABD’nin yeni çip ambargosu Türkiye gibi ülkeleri nasıl etkileyecek? Yeni düzenlemede ABD, ülkeleri üç gruba ayırmış: i. güvenilir partnerler ve müttefikler; ii. diğer ülkeler; ve iii. silah ambargosu uygulananlar.
Türkiye, NATO üyesi olmasına rağmen diğer ülkeler arasında yer alıyor. Ama 32 üyeli ittifaktan sadece 13 ülke bu listeye alınmış.
Geriye kalan 18 NATO ülkesi ise Türkiye gibi ilk kategoriye dahil edilmemiş.
Güvenilir ülkeler listesinde ise 18 ülke yer alıyor:
ABD’nin Beş Göz (Five Eyes) istihbarat paylaşım ittifakına dahil olan Kanada, Yeni Zelanda, Avustralya ve İngiltere
Çip üretiminde stratejik öneme sahip olan ülkeler: Hollanda, Tayvan, Japonya ve Güney Kore
10 NATO Ülkesi: Fransa, Almanya, Belçika, Danimarka, Finlandiya, İrlanda, İtalya, Norveç, İspanya, İsveç.
Güvenilir ülkelere herhangi bir kısıt olmadan yüksek teknoloji çiplere tam erişim sağlanacak. Böylelikle yapay zekâ modellerinin ihtiyaç duyduğu yeterli bilgisayar gücüne ve devasa bulut bilişim kapasitesine de sahip olabilecekler.
Güvenilir ülke kategorisinde yer almayan ikinci gruptaki ülkeler ise 2027’ye kadar yüksek teknoloji çiplere erişimde adet kısıtı ile karşılaşacak.
Yapılan düzenleme aynı zamanda yapay zekâ konusunda da belli kısıtlamalar getiriyor. Buna göre birinci ve ikinci kategoride yer alan ülkeler gelişmiş modellere veya eğitim için gerekli algoritmalara erişimde ancak belli güvenlik şartlarını yerine getirerek erişim sağlayabilecek.
Bir kez daha görüyoruz ki teknoloji ve siyaset gün geçtikçe daha iç içe geçiyor ve ülkemizin teknolojik gelişimdeki konumunda da siyasetin etkisi olacak.
Bakalım Trump iktidarında bu düzenlemede herhangi bir tadilat yapılacak mı?
Her Cuma sabahı e-posta kutunuza gelen Global İşler+ bülteninde teknoloji, toplum, politika kesişiminde dünyada olup bitenlerin Türkiye’ye yansımalarını tartışıyorum. Esas işim olan Ussal Danışmanlık isimli danışmanlık şirketimde, irili ufaklı teknoloji şirketlerine kamu ile ilişkiler konusunda hizmet veriyorum.
Beni ve yaptıklarımı aşağıdaki sosyal medya mecralarından da takip edebilirsiniz.
🐦 Twitter: Türkçe: @ussal / İngilizce: @ussalEN
🔗 Linkedin: @ussal
📝 Medium: Ussal Şahbaz
🎧 Global İşler+ Podcast: Apple, Spotify
🎙️ 4x4 Podcast: Spotify