Türkiye’nin yapay zekâda niş alanı sağlık olur mu? - 2025/13
Stanford YZ Endeksi, Trump/Vance x Dijital Kodamanlar, ChatGPT ile Yalnızlık, OECD raporunda lobicilik kanunu önerisi
Global İşler+ No.201 — 2025/13
Merhaba! Ben Ussal Şahbaz. Son bir haftada aramıza katılan 8 okurumuza hoşgeldiniz diyoruz! Böylece her hafta 9856 okurumuzla buluşuyoruz.
Bu haftanın ilk konusu, Stanford Üniversitesi’nin ülkelerin yapay zekâ performanslarını karşılaştırdığı raporu. Türkiye’nin sağlık alanındaki performansına dair sürpriz bir sonuç var. Sonra Trump yönetiminde dijital kodamanlara dair dengeleri değerlendireceğiz. Trump gerçek bir aile babası. Dışarıda şirketlerini baş tacı ederken, evde onlara sert davranmaktan çekinmiyor. Eğer arada bir ChatGPT ile sohbete dalıyorsanız, yalnız değilsiniz. Ben de yapıyorum ve bu konuda bilimsel araştırmalar da varmış, bültenimizde inceliyoruz. En sondaysa OECD’nin yeni Türkiye raporundaki komiklıkleri tartıştığım köşe yazım var.
İyi okumalar!
Türkiye’nin yapay zekâda niş alanı sağlık olur mu?
📤 Haftanın Raporu
Stanford Üniversitesi’nde yer alan İnsan Merkezli Yapay Zekâ Enstitüsü (HAI) tarafından hazırlanan Artificial Intelligence Index Report 2025 bu ay başında yayımlandı. 2017’den beri düzenli olarak yayımlanan raporda eğitim, ekonomi, tıp, etik ve ARGE gibi 8 alt başlıkta yapay zekâ konusunda önemli bulgular paylaşılmış. Bu bulguların bazısı sizlere tanıdık gelebilir 😉:
Yapay zekâ alanında ABD’nin liderliği devam ediyor ama Çin hızla farkı kapatıyor.
Küresel anlamda yapay zekâ konusunda iyimserlik yükselişte. Özellikle Asya ülkelerinde bu daha net gözüküyor. Ama Batı’da yer alan Kanada, ABD ve Hollanda gibi ülkelerde iyimserlik oranları %40’ın üzerine çıkamıyor. Yani bu ülkelerde yapay zekâ teknolojisine dönük endişeler Batı’da daha yüksek.
Yapay zekâ ucuzlamaya devam ederken etkinliği ve erişilebilirliği artıyor.
Devletler yapay zekâ alanında düzenleme çabalarına hız verirken yatırımlarını artırıyor. (Bir not: TBMM bünyesinde yapay zekâyla ilgili kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nun görev süresi Resmi Gazete’de yayımlanan Meclis Kararı ile bir ay uzatıldı.)
Yapay zekâ karmaşık mantık problemlerini çözmekte zorluk çekmeye devam ediyor.
2024 yılına ait bazı ilginç istatistikler ise şöyle:
Tüm dünyada yeni kurulan yapay zekâ şirketleri sayısı 2049’muş. Bu şirketlerin yarıdan fazlası ise ABD’de (1073 adet) kurulurken bu ülkeyi sırasıyla Birleşik Krallık (116), Çin (98) ve Hindistan (74) takip etmiş.
Tüm dünyada 214 yeni üretici yapay zekâ firması kurulmuş.
Yapay zekâ ile ilişkili dünya genelinde 40 düzenleme yasalaşmış.
Raporda bir de Türkiye ile ilgili de oldukça ilgi çekici bir veri var. Tıp alanında çalışan bilim insanlarımız, bir çok alanda olduğu gibi yapay zekâ konusunda da dünyadaki trendleri yakalamış:
2024 yılında Türkiye’de yapılan 30 klinik araştırmada yapay zekâ teknolojisi kullanılmış. Bence bu rakamı kolaylıkla yukarılara taşımak mümkün.
Vance'in ekibi teknoloji şirketlerine dönük tekelleşme karşıtı tedbirler almaya hazırlanıyor
🤔 Fikri Takip
Axios’ta bu hafta yayımlanan bir haber, Başkan Yardımcısı JD Vance’le yakın çalışan isimlerin büyük teknoloji şirketlerine karşı pozisyon almaya başladıklarına dikkat çekiyor.
Daha önce Joe Biden döneminde başlayan rekabet hukukundaki canlanmanın Donald Trump döneminde devam edeceğini ve geçmiş dönemde dijital kodamanlara karşı açılan antitröst davalarının süreceğini düşündüğümü belirtmiştim.
Axios’ta çıkan haber bu düşüncemi desteklerken, Biden ve Trump yönetimleri arasındaki motivasyon farklarına da dikkat çekmiş:
Demokratların iktidarda olduğu Biden döneminde daha çok tüketicinin korunması, seçeneklerin artırılması ve çevrimiçi tecrübenin iyileştirilmesi amacıyla hareket ediliyordu.
Cumhuriyetçiler ise Trump’ın birinci döneminden de görülebileceği gibi büyük platformların muhafazakâr kesimin ifade özgürlüğünü kısıtladığını ve gereğinden fazla güçlü olduğunu kanaatiyle hareket ediyor.
Vance’in senatörlük yaptığı dönemde de dijital kodamanlara mesafeli bir tutum içerisinde olduğu biliniyor. Hatta Başkan Biden’ın ABD rekabet kurumu otoritesi Federal Ticaret Komisyonu’nun başına Lina Khan’ı getirmesini de desteklemişti.
İçeride dijital kodamanlara karşı göreceli olarak katı bir tutum sahibi olan Vance’in yaklaşımının Elon Musk ve ona yakın olan kesimlerce eleştirildiğini de not edelim.
Daha önce Trump’ın MAGA’cıları ve Silikon Vadisi ağaları arasında bir ayrışma beklediğimi söylemiştim. Hatta öngörülerimden biri de bir noktada Donald Trump ile Elon Musk’ın kankalığını sona ermesi. İzleyelim görelim, bakalım ne olacak?
Yapay zekâ ile sohbet yalnızlık duygusunu daha da derinleştirir mi?
🔬 Haftanın Araştırması
Kaynak: How AI and Human Behaviors Shape Psychosocial Effects of Chatbot Use, 2025
ABD’nin önde gelen üniversitelerinden MIT ve OpenAI tarafından ChatGPT ile insan etkileşimi üzerine yapılan iki farklı araştırmanın sonuçları oldukça ilginç.
Araştırmalara göre uygulamayı kullanım süresi uzadıkça daha fazla yalnızlık hissi gelişirken, uygulamaya daha fazla bağlanma ve daha az sosyalleşme gibi etkiler gözlemleniyor.
Aynı zamanda sohbetin içeriği de duygusal anlamda farklı etkiler oluşturuyor. Şahsi meseleleri konuşan kişiler daha fazla yalnızlık hissederken uygulama ile daha az duygusal bağ kuruyor. Ama kişisel olmayan sohbetlerde fazla kullanım sonucu uygulama ile daha güçlü bağ geliştiriliyor.
Araştırmacılardan Profesör Kate Devlin, ChatGPT üretkenliği artırmak amaçlı tasarlansa da bazı kullancılarıların uygulama ile arkadaşlık benzeri ilişki geliştirip günde ortalama yarım saatin üzerinde vakit geçirebildiğini söylüyor.
Daha önce bültenimizde yapay zekâ botları ile sohbet etme imkânı sunan Character.AI platformunun kullanıcısı 14 yaşındaki Sewell Seltzer’in ölümünü ve ailesinin Google ile Character.AI’a karşı açtığı davayı ele almıştık.
How AI and Human Behaviors Shape Psychosocial Effects of Chatbot Use: A Longitudinal Controlled Study, 21 Mart 2025.
Investigating Affective Use and Emotional Wellbeing on ChatGPT, 21 Mart 2025.
Kel başa şimşir tarak: OECD’nin lobicilik kanunu önerisi
🖊 Global İşler Köşesi
OECD, yeni Türkiye raporunu 10 Nisan’da kamu ile paylaştı. Raporda Türkiye’nin iktisadi kalkınmasındaki başlıca engeller makroekonomik istikrarsızlık, kadınların iş gücüne katılımının düşüklüğü, yeşil dönüşümün kaçırılma riski ve şirketlerin yeterince inovatif olmaması gibi nedenler sıralanmış.
Tüm bunların ardından da birden çözüm önerisi olarak karşımıza lobiciliği düzenleyen yasa çıkarılması önerisi çıkıyor!
Türkçede bu tip önerilere “kel başa şimşir tarak” diyoruz. Uluslararası kalkınma literatüründe daha havalı bir ismi var: “izomorfik taklit” (isomorphic mimicry). “Modernlik taklidi” de diyebiliriz.
Harvard Üniversitesi’nden değerli hocam Lant Pritchett ve Matt Andrews’ün geliştirdiği izomorfik taklit kavramı “zengin bir ekonomideki kanunları fakir bir ekonomiye aynen uygularsanız o ekonominin de zenginleşeceği” varsayımına dayanıyor. Halbuki genelde sonuç tam tersi.
Çoğunlukla hatalı olduğu halde “izomorfik taklit” neden çoğunlukla tercih ediliyor? Bunun iki nedeni var:
OECD’nin yaptığı gibi uluslararası kuruluşlar, tembellikten bir ülkeye önerdikleri politikayı diğerine de önermeyi çok severler.
Kanunu sahiplenecek bürokrat için zengin ülkelerin standartlarını benimsemek her zaman garantilidir. Kimse Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağladığınız için size kızmaz. Türkiye şartlarına uygun fikirler geliştirmeye çalışırsanız risk alırsınız.
OECD raporundaki esas ironiye dönelim: OECD, Türkiye’de lobiciliğin düzenlenmesine yönelik tavsiyesini vermeden birkaç sayfa önce Türkiye’nin ürün piyasası düzenlemelerindeki durumunu diğer OECD üyeleriyle karşılaştırmış.
Bir ülkede düzenleme ne kadar çoksa piyasalara giriş o kadar zor, rekabet ve verimlilik o kadar düşük oluyor.
Türkiye Raporda 38 ülke arasında yapılan karşılaştırmada son sırada yer alıyor.
Bana göre ülkemiz, gayet iyi niyetli bir alışkanlık olan “izomorfik taklit” nedeniyle Almanya kadar zengin olmadan Almanya’nın regülasyon kalıplarına oturtulmak ve sonsuza kadar orta gelir tuzağında tutulmak istenmektedir.
Peki, Almanya’da veya Avrupa’da var olan düzenlemelere rağmen lobicilik nasıl işliyor?
ABD’deki Willard Oteli’nin lobicilik ile ilişkisi ne?
Eğer yukarıdaki soruların cevaplarını merak ediyorsanız aynı zamanda kişisel tecrübe ve görüşlerimi paylaştığım, bu hafta biraz da normaleden biraz uzun olan Ekonomi Gazetesi’ndeki yazımı okumanızı tavsiye ederim.
Ayrıca KİYED’in yürüttüğü “Türkiye’de Politika Yapım Sürecinde Sivil Toplumun Yasal ve Teknik Altyapısının Güçlendirilmesi” projesi kapsamında Politika Analiz Laboratuvarı (PAL) tarafından hazırlanan aşağıdaki rapor, politika yapımı ve savunuculuk konusunda farklı ülkelerde savunuculuk ve Türkiye’de bu konudaki durum hakkında detaylı bir çerçeve sunmakta.
Her Cuma sabahı e-posta kutunuza gelen Global İşler+ bülteninde teknoloji, toplum, politika kesişiminde dünyada olup bitenlerin Türkiye’ye yansımalarını tartışıyorum. Esas işim olan Ussal Danışmanlık isimli danışmanlık şirketimde, irili ufaklı teknoloji şirketlerine kamu ile ilişkiler konusunda hizmet veriyorum.
🐦 Twitter: Türkçe: @ussal / İngilizce: @ussalEN
🔗 Linkedin: @ussal
📝 Medium: Ussal Şahbaz
🎧 Global İşler+ Podcast: Apple, Spotify
🎙️ 4x4 Podcast: Spotify