Keser Döner Sap Döner: X’e ceza Spotify’a yaptırıma sebep olur mu? - 2025/37
AB & X, Orta Güçler & Koridorlar, Gümrük Birliği, Kalkınma, Çip Savaşları
Global İşler+ No.225 — 2025/37
Merhaba! Ben Ussal Şahbaz. Son bir haftada aramıza katılan 43 okurumuza hoşgeldiniz diyorum! Böylece her hafta 10.855 okurumuzla buluşuyoruz.
Kasım ayında Trump yönetiminin yayımladığı Ulusal Güvenlik Stratejisi tüm dünyada büyük ses getirdi. Raporun içeriğine dair en fazla alınganlık gösterenler de Avrupalılar oldu. Zira bu belgede yüksek göç oranları ve düşük doğum oranları nedeniyle Avrupa’nın önümüzdeki yirmi yıl içinde “medeniyetin yok oluşu” ile karşı karşıya kalacağı uyarısı yapılıyor. Bu belgeye bakarak Brüksel ve Vaşington’un arasındaki diyalogda belli sıkıntılar olduğuna dönük yorumlar yapılabilir. Biz de bültenimizde bu iki aktör arasındaki bir başka tartışma alanı ile başladık.
Ardından küresel ölçekte değişen güç paradigmasında orta güçlere ve “koridorlara” bakacağız. Sonrasında Dünya Bankası eski başekonomistinin bazı linçlenen tivitlerimdeki yorumlarımla ilgili yeni bir makalesi ve çip savaşları üzerine bir podcast var.
İyi okumalar!
Keser Döner Sap Döner: X’e ceza Spotify’a yaptırıma sebep olur mu?
🖊 Global İşler Köşesi
Bu hafta Ekonomi Gazetesi’ndeki köşemde Avrupa Birliği Komisyonu’nun geçen hafta Dİjital Hizmetler Kanunu çerçevesinde X’e kestiği 120 milyon avroluk cezayı tartıştım.
Ceza sonrası X’in sahibi Elon Musk, Avrupa Birliği’ni Nazi Almanyası’na benzeterek “AB, dağıtılmalı ve egemenlik üye ülkelere geri verilmelidir.” dedi.
Trump yönetiminden gelen tepkiler de aynı sertlikteydi. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio “Ceza, Amerikan teknoloji şirketlerine ve Amerikan milletine saldırıdır.” dedi.
Olayın yapılan açıklamalarla geçiştirilmeyeceği görülüyor. ABD yönetimi X’e kesilen cezaya karşılık vermeye hazılanıyor. Masada bu cezayı kesen kişilere ve Avrupalı şirketlere yaptırım uygulanması gibi formüller var.
Bu açıdan önümüzdeki günlerde ABD’de Spotify’a karşı bir rekabet hukuku soruşturması başlatılırsa hiç şaşırmam.
İşin ironisi şu: Brüksel’de Amerikan devlerine karşı kurallar yazılırken en yüksek sesle alkış tutanlardan biri de Spotify’dı. Keser döner sap döner, gün gelir devran döner…
ABD’de ve dünyada paradigma hızla değişiyor. Yeni paradigma, ABD’nin yeni yayımlanan Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde açık açık yazıyor: Dış politika artık ticaret demek!
Trump diyor ki ‘benim için şirketlerim stratejik varlıktır.’ Avrupa ve Ortadoğu ülkeleri şirketlerimin önünü kesmedikleri, hatta bunlara yatırım yaptıkları ölçüde değerlidir. Yani içeride koyduğunuz ticari kurallar da artık dış politikanızın parçasıdır.
Brüksel’in cezacı refleksi sürse de siyasi rüzgâr, aynı Brüksel’i bazı başlıklarda geri adım atmaya zorluyor.
Örneğin, Kasım ayında kamuoyu ile paylaşılan taslak halindeki “dijital torba kanun” ile veri korumasına (GDPR) dair bazı hükümlerin gevşetilmesi, Yapay Zekâ Kanunu’nda (AI Act) ChatGPT gibi genel amaçlı modellere yönelik uygulamaların bir sene ertelenmesi, OTT diye tabir edilen WhatsApp, Signal gibi mesajlaşma hizmetlerinin şifrelerinin buralardaki konuşmaların taranabilmesi için emniyete verilmesine dair hükümler rafa kaldırılması gündemde.
Öte yandan İtalya, İspanya, Fransa ve Avusturya Dijital Hizmet Vergisi uygulamasına son verebileceklerini söyledi. Türkiye’de ise ciro üzerinden %7,5 oranında alınan bu vergi hâlâ yürürlükte.
Orta güçler 21. yüzyılda neden yeni koridorlar inşa etmeli?
📤 Haftanın Dosyası
Çağımızın iki büyük gücü, ABD ve Çin, teknoloji, sanayi, enerji ve finans alanlarında iki farklı paradigma sunuyor. Orta ölçekli güçler (middle powers) için bu durum yapısal bir tercih anlamına geliyor: Ya bu paradigmalardan birine uygun bir şekilde hizalanarak bu iki ülkeden birinin yanında yer almak ya da kendi çıkarlarını korumak ve ilerletmek için yeni koalisyonlar oluşturmak.
Bu yaklaşım, Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb’ın Foreign Affairs’te Aralık ayında yayımlanan makalesinin de temel argümanını oluşturuyor.
Stubb’ın çerçevesinde orta güçlerin “koridorlar” inşa etmesi gerekiyor. Ancak günümüzde koridorlar, 1990’lar ve 2000’lerin enerji ve ulaştırma hatlarının çok ötesine geçiyor. Ben buna üç yeni katman daha ekliyorum:
1️⃣ Veri Koridorları
Farklı kümelenmelerin şekillendiği dijital dünyada veri, en ucuz sağlayıcıya değil; güvenin ve düzenleyici uyumun olduğu yerlere akar. Buna uygun olarak benzer dünya görüşüne sahip ülkeler, bulut sistemleri, YZ standartları, veri yerelleştirme kuralları ve siber güvenlik normları konularında beraber hareket etmekte.
2️⃣ Finansal Koridorlar
Bu alanda son dönemde iki farklı vizyon öne çıkmakta:
ABD etrafında gelişen, stabilkoin temelli ve piyasa odaklı finansal altyapılar
Hong Kong, Singapur ve BAE’yi birbirine bağlayan mBridge gibi, devlet koordinasyonlu dijital para ağları
Önümüzdeki dönemde bu altyapılar, sınır ötesi ticaretin kim tarafından, ne kadar ucuz, hızlı ve güvenli yapılabileceğini giderek daha fazla belirleyecek.
3️⃣ Yeşil Koridorlar
Sadece iklim değişikliği alanında şekillenen uluslararası taahhütlerine değil, aynı zamanda iklim teknolojilerini üretme kapasitesine dayalı yapılar:
temiz enerji bileşenleri
enerji verimliliği çözümleri
elektrifikasyon sistemleri
Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) ve benzeri mekanizmalarla uyumlu tedarik zincirleri
Kritik nokta şu: Bu koridorlar coğrafyadan ziyade kapasitelerle tanımlanıyor.
İşte tam bu noktada Türkiye, gerçek ve stratejik bir önemle sahneye çıkıyor. Ve ister kabul edelim ister etmeyelim, Avrupa Birliği de bu yeni düzende aslında bir orta güç konumunda.
Türkiye’nin sahip olduğu imalat derinliği olmadan, Avrupa’nın Çin’in aşırı kapasitesine ve ABD’nin iklim teknolojilerindeki tek taraflı hamlelerine etkili bir yanıt vermesi zorlaşacaktır. Şimdi asıl soru şu:
Aşağıdaki diyagramda Türkiye nerede konumlanıyor?
📅 Etkinlikler
8 Aralık’ta MEXT Teknoloji Merkezi’nin İstanbul’da Avrupa Birliği Delegasyonu ile ortaklaşa tertip ettiği “Europe and Asian Countries Synergies in Regional Connectivity and Twin Transition” başlıklı etkinlikte açılış konuşmasını yapmak üzere davetliydim.
Toplantıda Çin’in aşırı kapasite kullanımının etkileri ve bunun küresel ekonomi üzerindeki etkilerini tartıştım.
Tüm dünya Çin’in üretim kapasitesi ve devlet sübvansiyonları sayesinde yakaladığı düşük fiyat avantajının oluşturduğu baskıyı doğradan hissediyor. Buna ABD ve AB gibi gelişmiş ekonomiler de dahil.
Ancak, AB bu konuda politika geliştirmeye çalışırken Türkiye’nin konumunu çoğu zaman göz ardı ediyor.
Türkiye hâlâ Batı ekosistemine en yakın işleyen ülke konumunda. Gerek lokasyon gerekse de yenilikçi teknolojiler alanında bölgedeki en rekabetçi ve yüksek potansiyele sahip ülkelerden biri.
Türkiye bölgede Avrupa ile birlikte yeşil sanayi, dijital güven (digital trust) ve dirençli bağlantısallık (resilient connectivity) etrafında şekillenecek yeni bir ortaklık modeli inşa edebilecek önemli bir potansiyele sahip. Bunu gerçekleştirmek için Türkiye ile AB arasında, mevcut Gümrük Birliği’nin ötesine geçen yeni bir ortaklık sayfası açmak gerekiyor. Bu güncellenmiş çerçeve şu temeller üzerine kurulmalı:
Çin’in aşırı kapasitesinin yarattığı risklere karşı ortak koruma,
Aşırı regülasyonun azaltılması ve inovasyonun teşvikine yönelik karşılıklı taahhüt
MEXT’te yaptığım sunumu aşağıda bulabilirsiniz:
Kalkınmanın anahtarı: Devlet kapasitesi ve eğitim politikaları
🤔 Fikri Takip
Dünya Bankası’nın eski başekonomisti Nancy Birdsall, kendi döneminde 1993 yılında Japonya’nın sponsorluğunda yazılan Doğu Asya Mucizesi raporunun (The East Asian Miracle: Economic Growth and Public Policy) 32 yıl sonra değerlendirmesini yapmış.
Birdsall diyor ki, Dünya Bankası raporunda, Japonya, Kore, Tayvan, Singapur, Hong Kong, Malezya ve Endonezya’da uygulanan ihracatı artırmaya yönelik sanayi politikaları, o zaman diğer ülkeler beceremez diye yeterince önce çıkarılmadı.
Oysa bu ülkelerin başarısının en az iki sırrı vardı:
Devlet kapasitesi sayesinde sanayi politikalarının iyi uygulanabilmesi
Eğitim yatırımlarının popülist bir şekilde üniversitelere değil, ilk ve orta öğretime yapılması sayesinde üretimde çalışabilecek nitelikli işgücü yetiştirilmesi.
Bu iki konuyu son haftalarda bültenimizde ve köşe yazılarımda, hatta linçlenen tivitlerimde ele almaya çalışıyorum:
Kamudaki maaşlar ve üniversitelerimiz, 5 Aralık 2025.
Bir Türk’ün icadı Çin’i nasıl şampiyon yaptı?, 28 Kasım 2025.
Liyakat ve devlet kapasitesi: Kalkınmanın anahtarı, 14 Kasım 2025.
Singapur ve BAE’nin başarı sırrı: Kamu görevlilerine yüksek maaş, 31 Mayıs 2024.
Çip Savaşları: Yapay Zeka Mücadelesini Kim Kazanacak?
🎙️Haftanın Podcastı
Geçtiğimiz hafta değerli dostum Ceyhun Emre Doğru’nun hazırladığı Tedarik Masası programının konuğuydum. Bu programda yapay zekâ çağının görünmeyen rekabetini, çip savaşlarını, konuştuk.
Bitirirken…
Haftaya bir hafta müsaade rica ediyoruz. Yeni yılın ilk Cuma günü 2 Ocak’ta 2026 tahminlerimle yeniden beraber olacağız.
Her Cuma sabahı e-posta kutunuza gelen Global İşler+ bülteninde teknoloji, toplum, politika kesişiminde dünyada olup bitenlerin Türkiye’ye yansımalarını tartışıyorum. Esas işim olan Ussal Danışmanlık isimli danışmanlık şirketimde, irili ufaklı teknoloji şirketlerine kamu ile ilişkiler konusunda hizmet veriyorum.
🐦 Twitter: Türkçe: @ussal / İngilizce: @ussalEN
🔗 Linkedin: @ussal
📝 Medium: Ussal Şahbaz
🎧 Global İşler+ Podcast: Apple, Spotify
🎙️ 4x4 Podcast: Spotify






