

Discover more from Global İşler+
No.54
Her hafta Çarşamba sabahı çıkan Global İşler+ Bülteni’nde teknoloji, toplum ve politikanın kesişiminde dünyada olup bitenlere bakıyor, Türkiye’de olanları anlamaya çalışıyoruz. Bu bülten size iletildiyse lütfen Substack üzerinden üye olun!
Bu hafta teknolojik gelişmeler sayesinde oluşacak yerli malı talebinin ihracata etkisi ile başlıyoruz. Sonra Türkiye’den çıkan üç global inovasyona bakacağız. İki önemli raporumuz var: (i) e-para ve bankacılıkla ilgili IMF raporu (ii) yapay zekada Çin-ABD savaşıyla ilgili Harvard Belfer Center raporu. Son olarak Facebook’u skandallarına değiniyoruz.
İhracat ödüllerinin sonu geliyor
📝 “Global İşler”:
Bugün COVID-19 tüm dünyada konteynerden çiplere, işgücünden gıda ürünlerine kadar kıtlık çıkartıyor. Kıtlık da aynı teknolojik dönüşümü tetikleyerek tedarik zincirlerinin yerelleşmesini hızlandıracak gibi görünüyor.
Bu teknolojiler ucuzladığında, her ay ihracat rekoru kırıp bir grup erkeğin fotoğraf çekildiği törenler yapmamız imkânsız hale gelecek. Rekabetçi kur da manasızlaşacak. İhracat yapan sektörlerdeki birçok çalışana da yeni iş bulmamız gerekecek. Bu hafta Dünya Gazetesi’nde yazdım.
Dijital bankacılık bizi nereye götürüyor?
📊 Haftanın grafiği:
Buy Now Pay Later (BNPL) üzerine oluşan ilgiyi gördükçe bu işi biz icat etmiştik ama globalleştiren şirketler neden Türkiye’den çıkmadı diye üzülüyorum.
Türkiye’den tarih boyunca çıkan üç büyük inovasyon var:
Alafranga tuvalete taharet musluğu eklenmesi
Dolmuş
Taksitli satış (BNPL). Bu işi eskiden bayiler yapardı. Sonra banka kredi kartları kurumsallaştırdı. Ancak herhalde network etkisi ile bankacılık sistemi içine hapsolması inovasyonun büyümesini önledi. Bir bakıma erken inovasyon yapmamız lanet haline geldi.
Yukarıda BNPL’ye olan ilgi artışını google.trends üzerinden görüyoruz.
🎉 Haftanın bonusu:
Akıllı telefonlar üzerinden hızlı para transferine olanak sağlayan Pix, Brezilya Merkez Bankası tarafından piyasaya sürüleli 11 ay oldu ve kullanımı yüz milyon kişiyi aştı.
🙂 Pix’in en büyük belası ise adam kaçırma olayları. Eskiden Latin Amerika ülkelerinde geceyarısına doğru adam kaçırıp bankamatikten 23:55’te ve 00:05’te her iki günün para çekme limiti kadar para çektirip adamı bırakma modası vardı. Buna “express kaçırma” deniyor. Şimdi express kaçırmayı Pix’ten ödeme için yapıyorlar. Hatta bizde kıraathanelerde bahis için hesap kiralama gibi, Brezilya’da da bu iş için hesap kiralamalar başlamış.
Dijital paradan bahsetmişken geçen ay IMF’nin bu konuda yayınladığı rapora bakalım:
Raporda bugün kullandığımız ve bankaların mevduat toplayıp bir kısmını kredi vererek yarattığı banka parası ile elektronik paranın nasıl evrileceği tartışılmış:
Senaryo 1: Bir arada yaşama… Dijital para ve banka parasının bir arada var olması; savaşın devam etmesi. Burada yerel piyasada bankaların rekabet ihtimali varken global için djital para platformları yakalamak zor. Teknoloji adaptasyonu için de bankaların hızlanması gerek.
Senaryo 2: Bütünleşme… Bu senaryoda dijital para sağlayıcıları ticari bankaların dijitalleşemediği noktaları tamamlayacak. Bu bazı gelişen piyasa ekonomilerinde zaten görülüyor.
Senaryo 3: Ele geçirme… Üçüncü senaryo ise bankaların radikal bir dönüşümü. Böyle bir durumda, ticari bankaların mevduat alma ve kredi fonksiyonları bölünebilir. Ödeme amacıyla tuttuğumuz mevduatlar dijital paraya geçebilir ve buna karşılık yurt dışında, devlet tahvillerinde veya merkez bankası parasında tutulabilir. Raporda bu en az olası senaryo olarak görülüyor ama ben en muhtemel bunu görüyorum.
Merkez Bankalarının kendi dijital paralarını yapmadan önce sorması gereken siyasi soruları geçen ay Dünya Gazetesi’nde yazmıştım: Dijital TL ile ilgili 4 siyasi soru
Yapay Zekada Çin-ABD savaşı
📃 Haftanın Raporu:
Pentagon'un eski yazılım şefi (CTO), Çin'in ABD ile olan yapay zeka savaşını kazandığını ve teknolojik gelişmeleri nedeniyle küresel hakimiyete doğru ilerlediğini söylemiş.
"15-20 yıl içinde Çin'e karşı rekabet etme şansımız yok. Şu anda, zaten bitmiş bir maç. Savaşın gerekip gerekmediği sadece boş laf.”
Google’ın eski CEO’su Eric Schmidt’in de yazarlarından biri olduğu, ABD’nin en önemli ulusal güvenlik düşünce kuruluşlarından Harvard Kennedy School Belfer Center‘ın 2020 yapay zeka raporunda SSCB’nin elinde şu an dijital kodamanların elinde olan data ve business modellerdeki yapay zeka teknolojisinin elinde bulundursaydı Soğuk Savaş’ın galibinin onlar olacağını iddia ediyor.
Peki nasıl? Çin’in yapay zeka gelişmelerinde öne çıkmasının en büyük etkeni otoriter rejim. Geçen hafta Facebook’u otokrasiye benzetmiştik. Platformların iş modeli ve algoritmaları yapay zekanın Çin Komünist Partisisi otoritesini beslemesine rehber oluyor.
Facebook’un iş modelini düşünelim. 2,4 milyar kullanıcının özel hayatını paylaştığı ve anlaşıldığını hissettiği bir platform. Kullanıcılarının kim olduğunu, neleri önemsediklerini, başkalarına gönderdiklerini ve hangi paylaşımda kaç saniye kaldığını görecek kadar verisi var. Bu da kullanıcıları her alanda yönetmesiyle sonuçlanıyor.
Amazon… Farklılıklarına rağmen, Başkan Xi ve Bezos'un ortak bir önemli sorunu var: üyelerin nasıl işe alınacağı, elde tutulacağı ve yönetileceği. Amazon algoritmaları, Prime üyelerine daha fazla imkan sunar, ürünlerle ilgili ayrıntıları öğrenmesine yardımcı olur (tarama ve satın alma modellerinin tespiti yoluyla), tüm coğrafyalarda lojistiği kolaylaştırır. Sadık üyeliğin sürdürülmesi, kuruluşlarının uzun vadeli başarısı için hayati öneme sahip.
Bu arada, rapordaki gizli Google lobisini de dikkatten kaçırmayalım. Birçok yerde ABD’de dijital kodamanlara karşı yükselen politik tepki, kişisel verilerin korunmasına yönelik hassasiyet, Çin’e karşı ABD’nin zaafları olarak gösterilmiş. Bunlar birer zaaf mı yoksa demokratik sistemin inovasyon becerilerini artıracak faktörler mi diye düşünmek lazım. Görünen o ki, ABD’de dijital kodaman lobileri ulusal güvenlik savunmasını daha çok gündeme getirecek.
Washington Post’un ABD ve Çin teknoloji savaşlarına dair hazırladığı 9 grafikli yazı da ilginizi çekebilir. Nine charts that show who’s winning the U.S.-China tech race
Facebook ikinci bir çöküşü kaldırabilir mi?
🤯 Dijital Kodamanlar Köşesi:
Geçen hafta bültende bahsetmiştik, Facebook’un 6 saatlik çöküşü hem kullanıcılar hem de Zuck için sarsıcı oldu.
Facebook gibi otonom sistemlerin internet üzerinde kendi büyük ağları bulunuyor. Pazartesi günü Facebook’un sistemi, ağları bulan rota bilgilerini sağlamayı bıraktı. Tarayıcılar “facebook.com” adresini nerede bulacaklarını bilemediği için Facebook ile beraber monopolileştiği bütün platformlar durdu. Duran sistem sadece halka açık olan değil çalışanların sistemi de olunca sorun 6 saat sürdü.
Teknik tarafı daha detaylı incelemek isterseniz: Understanding How Facebook Disappeared from the Internet
Gelin görün ki 2017’den beri skandallara doymasa da Facebook’un hisseleri etkilenmiyor.
Zuck son ayda iki farklı etik sorunla yüzleşti. Çocuklara zararlı olan algoritmanın ortaya çıktığı raporlar ve muhbirin dezenformasyon ve nefret söylemini engellememek aksine kar etmeyi seçtiğine yönelik ifadesi.
Frances Haugen (Facebook muhbiri)’nin senatodaki ifadelerinden sonra Instagram’ın bizi nasıl obje haline getirdiğine dair bu yazıyı okumanızı öneririm: Bodies are Canceled. Thanks,
Bu durumun farklı ülkelerdeki yasa koyuculara etkisini yazmıştım. Instagram’da yalan dünyalar
Bu bülten size iletildiyse lütfen Substack üzerinden üye olun! Bülteni Nesibe Kırış ile beraber hazırlıyoruz.
🐦 Twitter: Türkçe: @ussal / İngilizce: @ussalEN
📝 Medium: Ussal Şahbaz
❗️Telegram: Global İşler
🔗Web: ussal.net