No.56
Her hafta Çarşamba sabahı çıkan Global İşler+ Bülteni’nde teknoloji, toplum ve politikanın kesişiminde dünyada olup bitenlere bakıyor, Türkiye’de olanları anlamaya çalışıyoruz. Bu bülten size iletildiyse lütfen Substack üzerinden üye olun!
Bu hafta İskoçya’da COP26 toplantısında iklim değişikliğine dair taahütler gözden geçirilecek. Haftasonu Roma’daki G20 zirvesinde de iklim değişikliğiyle ilgili yeni kararlar çıkacak mı göreceğiz. Bu vesile ile bu hafta sürdürülebilirlik konularına odaklandık. Ondan önce geçen hafta ele aldığımız “halkın merkez bankası” makalesiyle ilgili Global İşler yazım var.
Halkın merkez bankası
📝 “Global İşler”:
Geçen hafta bültenimizde teknoloji regülasyonlarını konuşurken “ABD komünist mi oluyor?” demiştik, aynı gün olan TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu’nda da Karl Marx referansı verildi. Buna merkez bankası perspektifinden bakalım. Dijital bankacılığın Merkez Bankası ayağındaki dönüşümün getireceği sonuçları düşünelim. Herkes merkez bankasında hesap açamazken, Merkez bankası dijital parası çıktığında bu durum öyle olmayacak. Kurumsal sarsıntının boyutu ne olur?
Biden’ın ABD’nın BDDK’sının başına getirmek istediği Saule T. Omarova’nın geçen sene yayımladığı “The People’s Ledger: How to Democratize Money and Finance the Economy” yi de bültende incelemiştik, yazıyla beraber tekrar göz atmanızı öneririm.
Omarova’nın esas tartışmalı önerisi ise bilançodaki aktiflerin dönüşümüne ilişkin. Omarova şu anda bankalara likidite sağlayan pencere yerine, merkez bankası siyasi hedeflere uygun alanlara verilecek kredileri indirimli fon sağlasın diyor. Malum, artık bankalar mevduat toplayamayacağı için tüm fonlamasını ya merkez bankasından ya da ikincil piyasalardan yapacak. Mesela KOBİ kredilerine merkez bankası ucuza fon sağlasın ama bankalar tüketici kredilerine piyasa faizi ile kaynak bulsun... Bu dönüşümün getireceği kurumsal sarsıntının boyutunu düşünelim. Bir kere, artık “bağımsız merkez bankası” kavramı ortadan kalkacak. Merkez bankası siyasi bir kurum haline gelecek. Peki 2008’den beri tüm dünyada faizleri düşürüp zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmak da siyasi bir karar değil miydi?
Bu hafta Dünya Gazetesi’nde yazdım.
Düşük faiz politikası gelir adaletsizliğini nasıl artırdı? Zerohedge’den ABD için çarpıcı bir grafik.
Saule T. Omarova’yı benden sonra da Financial Times’da Rana Faroohar yazmış.
Sürdürülebilirlik ama nasıl?
🔖 Haftanın raporu:
Bu önemli hafta iklim değişikliği konusuna “sistem yaklaşımı” ile bakan ve kolay okunan bir raporu dikkatinize sunuyorum. İşimize gücümüze eski sistemimizle mi devam edeceğiz? Yoksa, bu sistemde değişiklikleri tetikleyen adımlar mı atacağız? Eğer ikinci yolu seçeceksek hangi adımların etkisi en fazla olur?
Sistem yaklaşımının temeli, kompleks olayların birbiriyle içiçe geçmiş birçok etmenden etkilendiği ve bunların etkileşiminin bekleneyen sonuçlara yol açtığı. Dolayısıyla sınırlı ekonomik ve politik sermaye ile hangi etmenlere müdahale edileceğini bilmek önemli (Bu seneki Nobel fizik ödülü de sistem yaklaşımıyla ilgili bilim adamlarına verilmişti)
Yeni et çeşidi olarak: bitkiler
📊 Haftanın Grafiği:
Et üretimi (hayvan yetiştiriciliği) dünyadaki karbon salınımının %15’ine sebep oluyor.
Ekili-yetiştirme etin üretimi, bugün hala geleneksel etten daha maliyetli olmaya devam ediyor. Bununla birlikte, maliyetler insan genom dizilimi ile aynı yörüngeyi izlerse (2001 ile 2021 arasında her yıl yüzde 45 düşmüş), ekili et 2030 yılına kadar geleneksel etle aynı maliyet paritesine ulaşabilir. Tabii tek problem maaliyet/süreç değil, ekili etin tadı ve dokusu üzerine de çalışılması gerekiyor. Ama McDonalds bile bu furyaya dahil olmaya çalışıyor. Bakalım Nusret ne yapacak?
Esas soru: Acaba et üreticileri ne zaman bu “et” değil, haksız rekabet var diye ayaklanacak?
Facebook’un Arapça ile imtihanı
🤯 Dijital Kodamanlar Köşesi:
Arap baharı döneminde Facebook yardım dillerinin içerisine Arapça’yı da eklemişti. Geçen yıla kadar Arapça, platformdaki en yaygın üçüncü dil olarak varlığını sürdürdü. Fakat bu yaygınlığa rağmen Facebook’un manuel ve otomatik içerik sorumluları Arapça içerikleri anlamak konusunda yeteri kadar başarılı olamadı.
One araştırma şirketi, Facebook'un Arapça içeriklerle alakalı politikalarına dair ayrıntılı bir rapor hazırlamış. Facebook’un otomasyon hizmeti ve insan çalışanlarının Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da kullanılan çeşitli lehçeleri kavramakta zorlanıyor. Sonuç itibarıyla kullanıcılar siyasi istikrarsızlığın olduğu bir bölgede görmemeleri gereken nefret dolu konuşmalara maruz bırakılırken, terörizmi teşvik etmek için iyi huylu mesajları yanlış bir şekilde sansürlüyor.
Geçen hafta ABD FTC ekibine katılan Olivier Sylvain’ın sosyal medya platformlarına içerik kaldırma yetkileri verirken “devletmiş” gibi davranmanın bazı sonuçlarından bahsettiği makalesini ele almıştık. Biliyorsunuz Meclis açıldı ve bizim de gündemimizde sosyal medya yasası var. Daha önce bültenimizin 50. ve 48. sayılarında başta olmak üzere çokça bahsettik.
Başka ülkelerde de (44. bültenimizde dosya olarak ele almıştık) platformlara sosyal medya içeriklerinin kaldırılması konusunda sınırsız bir sorumluluk verme eğilimi var. Ancak bir yerin kültürünü anlayan doğal zeka ile desteklenmeyen yapay zekaya verilen yetkilerin sonucunu görüyoruz.
Bitirirken 🇹🇷
Bu hafta Cumhuriyetin 98. yılını kutluyoruz. Ben de Cuma günü Dünya Gazetesi’nde bu konuda yazacağım. Hepinize iyi bayramlar!
Bu bülten size iletildiyse lütfen Substack üzerinden üye olun!
Bülteni Nesibe Kırış ile beraber hazırlıyoruz.
🐦 Twitter: Türkçe: @ussal / İngilizce: @ussalEN
📝 Medium: Ussal Şahbaz
❗️Telegram: Global İşler
🔗Web: ussal.net