Global İşler+ 2024/15
🥶 Teknoloji Dünyasında Soğuk Savaş, 💪 Dijital Kodamanlar & Pazar Hâkimiyeti, 💡Bilişsel Savaş & Yapay Zekâ ile Manipülasyon, 🇬🇧 NHS Yapay Zekâ Yatırımları, 💸 Paranın Geleceği
No.163 — 2024/15
Merhaba! Ben Ussal Şahbaz. Her Cuma sabahı e-posta kutunuza gelen Global İşler+ bülteninde teknoloji, toplum, politika kesişiminde dünyada olup bitenlerin Türkiye’ye yansımalarını tartışıyorum. Esas işim olan Ussal Danışmanlık isimli danışmanlık şirketimde, irili ufaklı teknoloji şirketlerine kamu ile ilişkiler konusunda hizmet veriyorum.
Son bir haftada aramıza katılan 10 takipçimize hoşgeldiniz diyoruz!
Bu hafta,
ABD-Çin teknoloji savaşlarının yeni cephesi olan Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki gelişmeleri anlattığım köşe yazım,
Teknoloji alanında tekelleşmeyi artıran büyük şirket-startap ilişkilerinde rekabet hukuku açısından yeni perspektifler,
Münih Güvenlik Konferansı’nda yayımlanan “bilişsel savaş” ile ilgili raporda yapay zekâ ile ortaya çıkan yeni güvenlik riski senaryoları,
İngiltere’de sağlık alanında “her şeyi devlet yapsın” demek yerine açık inovasyonla yapay zekâ kullanımının nasıl geliştirildiğine dair bir inceleme var.
En sonda ise podcastimin yeni bölümü var: Sürpriz konuğumuzun ismi daha önce de bültenimizde geçmişti!
Teknoloji soğuk savaşı Körfez’de düğümlendi
🖊 Global İşler Köşesi
Geçen hafta Birleşik Arap Emirlikleri’nin meşhur yapay zekâ şirketi G42 ile Microsoft arasında önemli bir anlaşma imzalandı.
Anlaşmayla G42, yapay zekâ uygulamalarını Microsoft’un bulut platformu Azure üzerinde geliştirecek.
Benzeri bir anlaşmanın daha önce Fransız Mistral.AI ve Microsoft arasında yapıldığını bültenimizde tartışmıştık. Öte yandan Microsoft, ChatGPT’nin geliştiricisi OpenAI’ın da ortağı.
Ancak önemli olan Microsoft-G42 anlaşmasının siyasi boyutu: ABD-Çin teknoloji savaşında BAE tarafını seçmiş olabilir mi?
Peki, G42-Microsoft anlaşmasının arka planında ne var? Türkiye için bu anlaşma ne ifade ediyor? Özel sektör dışında devlet kapasitemizin artması için ne gibi adımlar atılmalı? Tüm bunları ve daha fazlasını bu hafta Ekonomi Gazetesi’ndeki köşemde tartıştım.
TikTok’un Amerikalı bir şirkete satılmaması durumunda yasaklanmasını öngören yasa bu hafta Amerikan Kongresi’nden ışık hızıyla geçti. Başkan Biden da zaten kanunu hızla imzaladı. TikTok 9-12 ay içinde ya ABD operasyonlarını başkasına satacak ya da ABD’de kapanacak. Teknoloji savaşları farklı coğrafyalarda cereyan etmeye devam ediyor.
Küresel rekabetteki siyasi kutuplaşmanın bir örneğini daha önce “Hindistan ve ABD yakınlaşırken teknoloji diplomasisi” başlığı ile ele almıştım.
Dijital kodamanlar pazar hâkimiyetini nasıl korur?
🤔 Fikri Takip
Dijital kodamaların, yeni kurulan rakiplerini daha ufakken satın alarak rekabeti öldürmelerini, “öldürmek için satın alma” (killer acquisition) kavramı üzerinden, 2020 yılında tartışmıştım.
Hatta Türkiye’de Rekabet Kurumu da teknoloji alanındaki devralmaları işlemin hacminden bağımsız olarak izne tabi kılmıştı.
“Coopting Disruption” başlıklı çalışmalarında Mark A. Lemley ve Matthew T. Wansley de piyasada hakim konumda olan aktörlerin rakiplerini satın almadan da başka hangi yöntemleri izleyeyerek güçlerini koruduklarını/artırdıklarını analiz etmiş:
Muhtemel rakip olabilecek startapların belirlenerek, bu şirketlerle ortaklığa girmek veya bu şirketlere yatırım yaparak bu girişimler üzerinde nüfuz sahibi olmak.
Rakip olması muhtemel girişimlerin çalışmalarında ihtiyaç duyacakları kaynaklara erişimlerini kısıtlamak.
Yeni regülasyonlar için kampanya yürüterek rekabetin önünde yeni engeller oluşturmak ve startapların uyum maliyetlerini yükseltmek.
Çalışmada rekabeti geliştirmek için şu öneriler getirilmiş:
Startapların büyük teknoloji şirketlerinin verisine ve networküne erişimi önündeki engellerin kaldırılması.
Hakim durumdaki şirketlerin regülasyonu rekabetin önünü kesecek şekilde kullanmasının önüne geçilmesi.
Hakim durumdaki şirketlerin kendilerine rakip olabilecek startapları satın almasını engellemek.
Geçtiğimiz hafta bültenimizde tekellerin pazar hakimiyeti ve teknoloji alanındaki rekabet üzerine Mordecai Kurz’un Schumpeter’in yaratıcı yıkım kavramına getirdiği eleştirileri tartışmıştık.
Yapay Zekâda Yaprak Dökümü başlıklı yazımda da Amerikan rekabet otoritesinin, son dönemde, yapay zekâ şirketlerinin çoğunda Microsoft’un, Google’ın ya da Amazon’un hissedar olması hakkında Ocak ayında başlattığı incelemeyi not etmiştim.
Bilişsel savaşta aşılama yöntemleri
📊Haftanın Raporu
Geçtiğimiz hafta IE Universitesi, “bilişsel savaş” (cognitive warfare) üzerine “Battle for the Mind” başlıklı bir rapor yayımladı.
Rapor, Avrupa’nın en presijli güvenlik konferanslarından biri olan Münih Güvenlik Konferansı’nda yenen bir yemeğin çıktılarının ürünü.
Rapora göre kararlarımızın sadece %2’sini rasyonel şekilde düşünerek alıyoruz. Ama genel kararlarımızın çoğu, tecrübelerimizden yola çıkarak bilinçaltımız marifeti ile beynimizin kısa yoldan sonuca ulaşmayı tercih etmesinin ürünü. Yani beynimiz uzun uzun düşünmek yerine kestirmeden gitmeyi tercih ediyor.
Bilişsel saldırılar ise bilinçaltımızdaki bu karar mekanizmalarını manipüle ederek nasıl düşündüğümüzü şekillendirmeye çalışıyor.
Bu açıdan yapay zekâ teknolojisi gelişirken, deepfake gibi gerçeğe oldukça yakın fakat yalan ya da yanlış içeriklerin hızlıca ve yüksek hacimde üretilebiliyor olması, liberal demokrasiler büyük tehdit teşkil ediyor.
Fransız Silahlı Kuvvetler Bakanlığı (Ministère des Armées) altında bulunan İnovasyon Savunma Ajansı (Agence de l'innovation de défense) tarafından 2019 yılında başlatılan bir girişimle bilim kurgu yazarları, bilim adamları ve askeri uzmanlardan oluşan bir heyet Red Team Defense Initiative adlı bir oluşumun altında bir araya gelmiş. Ardından bu kişiler 2030-2060 dönemi için çeşitli senaryolar üzerinde çalışmaya başlamış (bence Türkiye’de yapılmalı!). Ortaya çıkan senaryolardan biri:
Fransa’da yeni bir virüs salgını çıkar.
Daha önceden yapay zekâ marifeti ile kişilerin inançlarını ve korkularını manipüle ederek kutuplaştırılan Fransa krize girer.
Salgın sırasında sosyal medayadan dolaşıma sokulan mesajlarla devlet salgın sürecini yönetemez hale getirilir. Ülke kaosa sürüklenir.
Bu tarz bir kaosla mücade etmenin önemli yollarından biri de aşılama/önceden çürütme (prebunking). Önceden yanlış bilgiyi gösterdiğiniz kişiler daha sonra benzer içeriklerle karşılaştığında bunlara karşı daha iyi bir farkındalığa sahip oluyor.
İngiltere Sağlık Bakanlığı veri hazinesini paylaşıma açıyor: Yapay zekâ sağlıkta neleri değiştirecek?
🗞️ Haftanın Haberi
İngiltere Sağlık Bakanlığı (NHS) yapay zekâ teknolojilerinin gelişimine destek olmak amacıyla kurdukları AI Lab'a 250 milyon sterlin yatırım yapma kararı aldı.
Bu yeni girişim, bizdeki e-Devlet veya e-Nabız gibi sadece kamu kurumlarının hazırladığı yazılımların çalıştığı kapalı sistemler yerine, yapay zekâ teknolojilerini geliştirmek isteyen startaplara açık bir şekilde inovasyon fırsatları sunuyor.
Ancak, yapay zekânın İngiliz sağlık sistemi içinde yaygın hale gelebilmesinin önünde bazı engeller de mevcut:
Teknolojilerin klinik olarak doğrulanması gerektiğinden, bu uzun ve maliyetli bir süreç. Bu nedenle Yapay zekâ teknolojilerinin mevcut NHS düzenlemeleriyle uyumlu hale getirilmesi gerekiyor.
Örneğin, Kheiron Medical Technologies’in geliştirdiği erken evre meme kanserini tespit eden yazılım, 2018'de onaylanmasına rağmen, NHS ile önemli bir ticari sözleşme imzalamak için hâlâ mücadele ediyor.
Tortus gibi şirketler ise GDPR (Kişisel Verilerin Korunması Kanunu) ile uygunluk adına ve risklerin belgelenmesine büyük yatırımlar yapmış.
Avrupa’da ve İngiltere’de bürokratik engellerle karşılaşan bazı girişimler, daha geniş pazarlara, özellikle ABD'ye yönelmeye başlamış.
Geçen hafta bültenimizde ABD’de meme kanseri gibi hastalıkların teşhisinde yapay zekânın piyasada erişilebilir bir hizmet haline geldiğini tartışmıştık.
26 Ocak tarihli köşe yazımda aile hekimlerinin gereksiz idari işlerle nasıl boğuştuğunu ele almıştım. Bu tür işlerin yapay zekâ kullanılarak hızlandırılması ve aile hekimlerinin üzerindeki yükün hafifletilmesi mümkün.
Deniz Güven ile Paranın Geleceği - Bölüm 1
🎤 Global İşler Podcast
Bu hafta Global İşler Podcast’ta konuğum değerli dostum Deniz Güven’di. Kendisi ile sohbetimiz uzayınca iki bölümlük bir yayın çıktı. İlk bölümde neler mi konuştuk?
Deniz’in Türkiye’de Demirbank’tan başlayan sonrasında Hong Kong’da Mox’a uzanan serüveni
Fintek ne demek? “Fin” ne, “tek” ne? İkisi nasıl bir araya gelirse anlamlı olur
Geleneksel işlerden yola çıkarak nasıl yeni işler kurulur? İşin sırrı ne?
Daha önce bültenimizde Ronit Ghose’un yeni kitabı “Future Money: Fintech, AI and Web3” ile ilgili değerlendirmelerimi paylaşırken bu kitapta Deniz’in Mox Bankası’nı nasıl kurduğuna dair bir bölüm ayrıldığını da belirtmiştim.
Bitirirken
Haftaya 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü nedeniyle gig ekonomisine ayırdığımız özel sayımızla sizlerle buluşacağız. Görüşmek üzere!
🐦 Twitter: Türkçe: @ussal / İngilizce: @ussalEN
🔗 Linkedin: @ussal
📝 Medium: Ussal Şahbaz