No.135 — 2023/31
Merhaba! Ben Ussal Şahbaz. Her Cuma sabahı e-posta kutunuza gelen Global İşler+ bülteninde teknoloji, toplum, politika kesişiminde dünyada olup bitenlerin Türkiye’ye yansımalarını tartışıyorum.
Geçtiğimiz hafta aramıza katılan 12 takipçimize hoşgeldiniz diyoruz! Bu hafta gündemimizde Çin’in elektrikli araç atağı, Mustafa Suleyman’ın yapay zekânın küresel yönetişimi için önerileri ve G-20 zirvesi var. Keyifli okumalar!
Çinli elektrikli araçlar geliyor, otomotiv yan sanayii ne yapacak?
🖊 Global İşler Köşesi
Elektrikli araçlar her geçen gün yollarda daha da görünür hale geliyor. Bu araçlara artan ilgi dünyada karbon salınımının azaltılması için iyi bir haber olabilir. Ama yeni teknolojilerin, yerleşik ekosistemler üzerindeki etkisini de bu geçiş sürecinde yönetmek gerekiyor.
İki sene önceye kadar dünyada en çok araba ihraç eden ülkeler sıralamasında birinci Japonya, ikinci Almanya’ydı. Çin iki senede bu iki geleneksel araba üreticisi ülkeyi de geride bırakarak birinci oldu.
Çin’in yeni bir ürünü üretirken nasıl inovasyon sürecini nasıl yönettiğini ve verimli olduğunu daha önce yazmıştım. Elektrikli araç sektöründe de pil işinden başlayan Çin, bu konuda verdiği teşvikler sayesinde kısa zamanda liderliği ele geçirmiş. Sadece 2023’ün ilk yedi ayında sattığı elektrikli araç sayısı geçen yılın rakamını neredeyse şimdiden yakalamış.
Şu sıralar Çinli elektrikli araçların en hızlı girdiği piyasalardan biri de Avrupa Birliği. AB Komisyonu, elektrikli araç ithalatındaki %10’luk gümrük vergisini bu nedenle gözden geçirmeye hazırlanıyor. Zira mevcut rekabette Avrupalı şirketlerin şimdiden zora düştüğü görülüyor. VolksWagen’in 2500 kişiyi işten çıkarmaya hazırlandığı belirtiliyor.
Çin’in elektrikli araç sektöründe giderek baskın hale gelmesi bizi de ilgilendiriyor. Çünkü Türkiye’deki otomotiv yan sanayii, Avrupalı araç üreticilerinin de önemli tedarikçileri arasında. Peki, bu durum bizi nasıl mı etkiler?
Çin’in elektrikli araç sektöründeki yükselişini ve Avrupa ile Türkiye’ye etkilerini bugünkü köşemde tartıştım.
Yapay zekânın paradoksu
📤 Haftanın Dosyası
Yıl, 2035. Yapay zekâ her yerde. Yapay zekâ sistemleri hastaneleri yönetiyor, havayolu şirketlerini işletiyor ve mahkemede birbirlerine karşı savlar ortaya koyuyor. Üretkenlik önceki dönemlere göre rekor seviyelere ulaştı ve daha önce hayal bile edilemeyen sayısız işletme, şaşırtıcı bir hızla büyüyor. Yapay zekâ teknolojisi, insanların yaşam kalitesinde büyük ilerlemelere yol açtı. Bilim ve teknoloji son hızla ilerlerken, her gün piyasaya yeni ürünler, tedaviler ve yenilikler sürülüyor. Ancak, dünya hem daha öngörülemez hem de daha kırılgan bir halde. Teröristler, toplumları siber silahlarla tehdit ederken, beyaz yakalı çalışanların topluca işten çıkarıldığı bir dönem yaşanıyor.
Oldukça çarpıcı bir gelecek tasvir eden yukarıdaki paragraf bir bilim kurgu romanından veya filminden alıntılanmadı. Bu paragraf Deepmind’ın kurucusu Mustafa Suleyman ve Eurasia Group’un Başkanı Ian Bremmer’ın Foreign Affairs için yazdıkları makalenin giriş paragrafının tercümesi.
Daha önce tartıştığımız gibi Avrupa Birliği ve Çin, bu konuda öncüler olarak önemli adımlar atmada kararlılar. Ancak, tek tek ülkelerin attığı adımlar yerine küresel bir yönetişim anlayışına ihtiyaç olduğu açık.
Nasıl bir yönetişim?
Intel’in kurucularından Gordon Moore 1975’te bilgisayar teknolojisinin her iki yılda bir ikiye katlanırken üretim maliyetinin aynı kalacağını iddia etmişti. Geldiğimiz noktada Moore pek de yanılmamış gibi duruyor.
Ancak, yapay zekâ teknolojisi bundan da hızlı gelişiyor. Zira son on senedeki gelişmelere bakıldığında her yıl 10 kat büyüyen bir teknolojiden bahsediyoruz.
Bu hızda gelişen bir teknolojini bir de askeri ve sivil alanda kullanılabileceği (dual use) düşünüldüğünde elimizde, yapabilecekleri sadece hayal gücümüzün sınırları ile belirlenen bir güç olduğu ortada. Bu teknolojiyi nükleer silahlarda olduğu gibi kontrol etmek ise imkânsız. Çünkü sadece devletlerin kontrolünde olan büyük tesislerden ve uranyum gibi stratejik elementlerin trafiğini kontrol etmekten bahstemiyoruz.
Peki, yapay zekânın yönetişimi nasıl olacak? Suleyman ve Bremmer bunun için aktörler, prensipler ve rejimler/kurumlardan oluşan üç katmanlı bir yaklaşım benimsemiş:
İlk olarak egemenlik kavramının bu konuda yeniden tanımlanması gerektiğini, çünkü teknoloji şirketlerinin siber alemde bir yönüyle egemen aktörler haline geldiklerini ve bu nedenle devletlerle birlikte aynı masada olmaları gerektiğini söylüyorlar. Ama tabi, veto hakkı yine devletlerde kalma şartıyla.
Aktörleri tanımladıktan sonra prensiplerin ortaya konması gerekiyor. Hızlı gelişen bir teknoloji için bugün başlatılan bir çalışma yarın anlamsızlaşabilir. Bunun için ihtiyat (precaution) en önemli ilke olarak öne çıkıyor. Bunun ötesinde ise yapay zekâ yönetişimi çevik (agile), kapsayıcı (inclusive) ve risk temelli bir anlayışa sahip olmalı. Yani herkese aynı gömleği giydirmeye çalışmak baştan kaybetmeye mahkum bir anlayış olarak duruyor.
Meselenin son ayağında ise kurumlar yer alıyor:
Bir tür araştırma ve danışma kurulu olarak hareket edecek bir yapı: Bu yapı yapay zekâ ile ilgili çalışmalar yaparak bu konuda adım atacak olan aktörlere yol gösterici rol oynayacak.
ABD ve Çin arasında ikili bir diyalog mekanizmasının kurulması: Geçmişte ABD ve SSCB/Rusya arasında yapılan nükleer silahların sınırlandırılması anlaşmalarına benzer bir mekanizma, yapay zekâ teknolojisinin nasıl ilerleyeceğine yön verip, bu alandaki rekabetin farklı bir mücadele alanına dönüşmesini engelleyecektir.
Geotechnology Stability Board (Jeoteknoloji İstikrarı Kurulu) gibi bir isim verilecek bir kuruluşun tesisi: Böylelikle muhtemel regülasyon arbitrajlarının oluşması engellenerek kurumların eş güdüşümünde yapay zekânın neden olabileceği jeopolitik risklerin meydana gelmeden bertaraf edilmesi sağlanacak.
Suleyman ve Bremmer’ın kaleme aldığı makale, yapay zekânın geleceği konusunda oldukça ufuk açıcı. Eğer okumaya vaktiniz olmazsa bu iki ismin makalelerini tartıştıkları GZero yayınını dinleyebilirsiniz:
Öte yandan bu ay başından Mustafa Suleyman’ın “The Coming Wave: Technology, Power, and the Twenty-first Century's Greatest Dilemma” başlıklı kitabı da yayımlandı. Bu kitapta fütürolojist şapkasını takan Suleyman, önümüzdeki dönemde yapay zekâ ve sentetik biyoloji alanındaki gelişmelerin getireceği riskleri ve fırsatları tartışıyor. Scott Galloway ile bu konuda da harika bir sohbet yapmışlar, dinlemenizi tavsiye ederim.
Dün FT yapay zekâ regülasyonlarında dünyadaki yaklaşımları değerlendiren tam sayfa bir yazı yayınladı. Okumanızı önereceğim ama eğer bültenimizi düzenli okuyorsanız bu sene başından beri burada yazanları çok önceden takip etmişsiniz demektir!
G20’de yapay zekâ
🗞 Haftanın Haberi
Geçtiğimiz haftasonu Yeni Delhi’de gerçekleştirilen zirvede de yapay zekâ konusu sonuç bildirgesinde yer alan konulardan biriydi. Üye devletler, bildiride 2019’da kabul edilen prensiplere bağlılıklarını bir kez daha vurgularken, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak için “sorumlu yapay zekâ” (responsible AI) desteklemeye devam edeceklerini bir kez daha teyit ettiler.
Aynı zamanda inovasyon yanlısı (pro-innovation) bir düzenleme/yönetişim yaklaşımı ile hareket edip, yapılacak düzenlemelerin bu alandaki teknolojik gelişmelerin önüne geçmemesi gerektiğinin fakındalar.
Bunun için de yapay zekâ teknolojisinden azami ölçüde istifade ederken riskleri de göz önünde bulunduracaklarını vurguluyorlar.
G20 uluslararası bir platform ve burada verilen sözlerin bağlayıcılığı yok. Bu nedenle bu taahütlerin nasıl uygulanacağını ve Mustafa Suleyman ve Ian Bremmer’ın yazdıklarının bir referans noktası olup olmayacağını göreceğiz.
Avrupa’da yapay zekâ düzenlemeleri ile ilgili son durum için: Federico Guerrini,
European Countries Race To Set The AI Regulatory Pace, Eylül 2023.
G20 Yeni Delhi zirvesinde kripto
🐦 Haftanın Tviti
G20 zirvesindeki gündem maddelerinden biri de kripto varlıklardı.
Zirve sonrası yayımlanan deklarasyon, IMF-FSB raporuna atıfta bulunuyor. IMF raprorunu bültenimizde daha önce detaylı bir şekilde tartıştığımız ve Eylül ayında yayımlanan rapor ile bir çok benzerlikleri olduğu için burada tekrar etmeyeceğiz.
Yine de detayları merak edenler Sevda’nın bültenine ve ekonomim.com G20 değerlendirmesine bakabilir.
🤪Haftanın Görseli
Bu hafta Walter Isaacson’ın uzun süredir beklenen Elon Musk kitabı çıktı. Isaacson’ın önceki Steve Jobs, Leonardo da Vinci ve Benjamin Franklin biyografilerini de okumuş hatta bazılarını burada tartışmıştım. Yine keyifli bir kitap bizi bekliyor…
🐦 Twitter: Türkçe: @ussal / İngilizce: @ussalEN
🔗 Linkedin: @ussal
📝 Medium: Ussal Şahbaz