

Discover more from Global İşler+
Global İşler+ 2023/24
🇹🇷Yerli & Milli ChatGPT, 🇨🇳 Çin'de Yapay Zekâ, 🌎Yapay Zekâ & Küresel Regülasyonlar,💲Girişim Sermayeleri & Jeopolitik Riskler
No.128 — 2023/24
Merhaba! Ben Ussal Şahbaz. Her Perşembe sabahı e-posta kutunuza gelen Global İşler+ bülteninde teknoloji, toplum, politika kesişiminde dünyada olup bitenlerin Türkiye’ye yansımalarını tartışıyorum.
Dün bülten neden gelmedi diye merak ettiyseniz, bunun nedeni bu haftadan itibaren yaz boyunca bültenimizde yeni formatlar deneyecek olmamız. İlk denememiz, bülteni Cuma günü çıkarıp o haftaki köşe yazımla entegre içerikler göndermek. Lütfen, yeni formatları beğenip beğenmediğinizi bana yazın veya sosyal medyada paylaşın. Gelen tepkilere ve okunma verilerine göre yol almaya çalışacağız.
Bu arada, son iki haftada aramıza katılan 52 okurumuza hoşgeldiniz diyoruz!
Bayram haftası Çin’de yapılan Dünya İnternet Konferansı’nın yapay zekâ ile ilgili özel oturumuna katıldım. Konfüçyüs’ün doğum yeri olan Nishan’da yapılan toplantıda farklı medeniyetlerin yapay zekâya bakış açılarını tartıştık. Bu haftaki içeriklerin çoğu bu toplantıdaki izlenimlerimden yola çıkarak hazırlandı.
Yerli ve milli ChatGPT nasıl yapılır?
🖊 Global İşler Köşesi
ChatGPT giderek dünyadaki jeopolitik denklemin unsurlarından biri haline geliyor. “Yahu biz yapay zekâyı eğlenmek için oyun olarak kullanıyorduk” veya “Yapay zekânın verimliliğimizi nasıl artıracağını daha yeni keşfetmeye başlamıştık” demeyin. Neredeyse gelişmiş ülkelerin her biri kendine ait bir ChatGPT geliştirme peşinde.
Bu ülkelerden biri de Fransa. Mistral.AI adlı girişim bu amaçla geçtiğimiz ay yola çıktı.
Daha önceki bültenlerimizde de tartıştığımız gibi uluslararası arenada yapay zekâ alanında devam eden siyasi rekabet, büyük dil modelleri geliştirme ile sınırlı değil. Meselenin bir diğer boyutu da yapay zekâ teknolojisinin regülasyonu ile ilgili. Şu sıralar AB’nin başını çektiği risk temelli yaklaşımdan başka Çin Komünist Partisi’nin kültürel hassasiyetlere uygun yapay zekâ geliştirilmesi konusunda ortaya koyduğu çerçeve iki somut adımı temsil ediyor. Bu iki ülkeden başka ABD, çok da acele etmeyen, daha liberal bir tutum izliyor. Ülkede devam eden tartışmalarda yapay zekâ şirketlerinin önde gelen isimleri regülasyonlara sıcak bakıyor. Fakat diğer başka aktörler de sektörün hukuki düzenlemelerle bir kalıba sokulmaya çalışılmasıyla ABD’nin küresel rekabette sahip olduğu avantajı Çin gibi rakiplere kaptırmaktan endişe duyuyor.
Peki, büyük resimde Türkiye nerede durmalı? Bana göre Türkiye’nin de küresel trendlerin gerisine düşmemek için yapması gereken ilk iş kendi büyük dil modelini küresel rekabete uygun bir şekilde geliştirmek. Aksi takdirde yapay zekâda yerelleşme ve regüle etme süreçlerinde edilgen durumda kalmamız kaçınılmaz.
Peki, yerli ve milli ChatGPT nasıl yapılır? Bu konuyu ve daha fazlasını Çin’deki gözlemelerimle beraber bugünkü Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi’ndeki köşemde tartıştım.
ABD-Çin-AB üçgeninde yapay zekâ regülasyonları ve küresel jeopolitik
Columbia Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Anu Bradford yukarıda bahsettiğim gibi yapay zekâ regülasyonunda üç ana blok arasındaki rekabeti incelemiş. ABD’nin regülasyonu iş dünyasına bırakmasını eleştirirken Çin hükümetinin bu alandaki dominant rolünün özgürlükleri kısıtlayıcı bir rol oynamaya devam edeceğini savunuyor. Bradford, Avrupa Birliği’nin (AB) ise burada üçüncü bir yolu temsil ettiğini söylüyor.
Yazıda ayrıca Avustralya, Kanada ve Güney Kore gibi ülkelerin AB’nin yaklaşımını benimsemeye başladıkları, ABD’nin ise bu kervana katılacağının emarelerinin görüldüğü belirtiliyor.
Bradford, AB’nin ortaya koyduğu çerçevenin sadece regülasyon alanını değil, teknolojik trendleri de belirleyeceğini, çünkü şirketlerin AB normlarına uyum sağlayacağını iddia etmiş.
Avrupa’nın Yapay Zeka Kanunu’na (AI Act) hangi dil modeli ne kadar hazır?
Standford Üniversitesi’nde bulunan Center for Research on Foundation Models adlı araştırma merkezi, mevcut yapay zekâ dil modellerinin Avrupa Birliği’nin üzerinde çalıştığı Yapay Zekâ Kanunu (AI Act) ile ne kadar uyumlu olduğunu incelemiş. Bu haftaki yazımda da belirttiği gibi sonuç: Hepsi sınıfta kalıyor!
Yukarıdaki tablodan, AI Act’teki farklı açılar göz önünde bulundurulduğunda, farklı modellerin performanslarını görebilirsiniz.
ChatGPT başta olmak üzere, büyük dil modellerinin bu kanun çıkınca Avrupa’da faaliyet gösterebilmek için birçok değişikliğe gitmesi gerekekecek gibi duruyor.
ABD, Çin ile yapay zekâ yarışında geride kalır mı?
Önümüzdeki dönemde küresel güç mücadelesinin ana rekabet başlıklarından biri de yapay zekâ teknolojisi olacak. Zira, ABD’de regülasyonlara karşı çıkanların en büyük iddialarından biri de bu alanda getirilmesi muhtemel hukuki düzenlemelerin sektörün gelişme hızını yavaşlatacağı. Hatta bu nedenle Çin’in gerisinde kalınacağı. Helen Toner, Jenny Xiao ve Jeffrey Ding bu konudaki endişelerin yersiz olduğunu ve ABD’nin önemli bir avantaja sahip olduğunu savunanlardan. Bu çerçevede kaleme aldıkları makalede birkaç hususu öne çıkarmışlar:
ABD’de yapay zekâ teknolojisi çok hızlı gelişti ve sektör zaten devlet kurumlarının rehberliğine hazır.
Çin’de çip teknolojisinde halihazırda ABD’ye olan bağımlılık devam ediyor ve ellerindeki teknoloji 2-3 sene geriden geliyor.
Çin’li şirketler son dönemde yurtdışına yatırım yaparak ülkedeki düzenlemelerden ve iktisadi yavaşlamadan kaçınmaya çalışıyor. İlk hedefleri Çin pazarı değil.
Çin’deki katı sansür uygulamaları, yapay zekâ dil modellerinin ihtiyacı olan bilgiye erişimlerini ve etkin cevap verme kabiliyetlerini kısıtlıyor.
Ben bu görüşlere pek katılmadığımı bugünkü köşe yazımda söylemiştim. Bana göre Çin, sahip olduğu kaynaklarla yapay zekâ konusunda ciddi bir potansiyele sahip. Kaifu-Lee’nin 2018 yılında yayınladığı kitabındaki argümanların da hâlâ geçerli olduğunu düşünüyorum.
Girişim sermayeleri jeopolitik riskleri dikkate alıyor
🗞 Haftanın Haberi
Ukrayna’daki savaş ve Çin’in yükselişinin Batı’da tetiklediği kaygılar girişim sermayesi alanını da ister istemez etkilemeye başladı. Örneğin, yakın zamanda ABD’nin en büyük fonlarından olan Sequoia, Çin’deki operasyonlarını ayırma kararı aldı. Avrupa’da da teknoloji alanındaki bağımsızlık/egemenlik tartışmaları artık daha yüksek sesle yapılıyor.
Sifted’ten Elanor Warnock’a göre bunun bir nedeni de girişim sermayelerinin son dönemde savunma ve uzay teknolojileri alanına ilgi göstermeye başlaması. Hal böyle olunca sadece yatırım yaptığınız startapların bulunduğu ülkenin neresi olduğu değil ayrıca yatırımcıların kim olduğu veya şirketin müşterilerinin kimliği gibi hususlar önem kazanıyor.
Devletlerin siyasi alanda birbiri ile rekabet ederken kullandığı yaptırımlar da doğrudan teknoloji şirkletlerini ve doğal olarak da girişim sermayelerini etkiliyor. Startapların kimden para alabileceği, kime ürün/hizmet satabileceği, kiminle çalışabileceği gibi hususlarvar olan jeopolitik dengeler üzerinden şekillenmeye başlıyor.
Avrupa’da Almanya, Fransa ve Polonya gibi devletler son dönemde ulusal fonlar oluşturmaya başlamış durumda. Önceliklerinin ise sadece iklim ve derin teknolojilerle sınırlı olmadığı, özellikle hem askeri hem de sivil alanda kullanılan teknolojilere büyük ilgi gösterdikleri görülüyor. Mistral.AI’ın Fransa’nın ulusal fonundan aldığı yatırımı yukarıda yazmıştım.
😅 Haftanın Videosu
Elon Musk, Twitter’da içerik sınırlamasına başladı. Bunun ne anlama geldiğini Burak Tatari ile konuştuk.
Harvardlı aileler ve Türkiye’deki seçim sistemi
🖊 Extra Global İşler Köşesi
Harvard Üniversitesi’ne yüksek lisans için gittiğimde yeni kurulan bir öğrenci kulübü dikkatimi çekmişti: Ailesinden İlk Defa Harvard’a Girenler Kulübü. Ne garip şey, böyle kulüp mü olur diye araştırınca öğrendim ki, Harvard’a lisans okumaya gelen öğrencilerin %36’sının ya annesi ya da babası Harvard mezunuymuş. Bu oran, eskiden çok daha yüksekmiş. Harvard, kabullerde çeşitliliği artırmaya yönelik çabalarıyla bu oranı üçte bire kadar düşürebilmiş. Siyahi öğrencilere getirilen ek kontenjan uygulaması da bu açıdan önemli bir rol oynamış.
Fakat geçtiğimiz hafta ABD Anayasa Mahkemesi, üniversite başvurularında çeşitlilik sağlamak adına ırk unsurunun değerlendirilmesini yasakladı. Bundan sonra üniversitelerde belli ırklara ek kontenjan ayrılamayacak. Bu kararla daha rekabetçi ve eşitlikçi bir dengenin yakalanıp yakalanamayacağı şüpheli. Ama geçmişte konulan ek kontenjanların ABD’li siyahileri bile memnun etmeye yetmediği ve sistemin tam olarak da düzgün çalışmadığı istatistiklere bakıldığında görülüyor.
Öyleyse sistemlerin doğru çalışabilmesi için gerekli kriterler ne olmalı?
Türkiye’deki üniversite sınavı ve seçim sistemleri ne kadar adil ve eşitlikçi?
Bu başlıkları ve daha fazlasını Nasıl Bir Ekonomi gazetesindeki köşemde ele aldım.
Bitirirken
Haftaya 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü nedeniyle bültenimiz yayınlanmayacak. 17 Temmuz haftası görüşmek üzere!
Dediğim gibi lütfen varsa yeni formatımızla ilgili görüşlerinizi yazın….
🐦 Twitter: Türkçe: @ussal / İngilizce: @ussalEN
📝 Medium: Ussal Şahbaz
🔗Web: ussal.net