Avrupa yeşillenirken, Çin zenginleşiyor - 2025/35
AB x Çin, EV Piyasası, Kamudaki Maaşlar & Üniversiteler, Ekonomide Merkezsiz Yapılar
Global İşler+ No.223 — 2025/35
Merhaba! Ben Ussal Şahbaz. Son bir haftada aramıza katılan 36 okurumuza hoşgeldiniz diyorum! Böylece her hafta 10.754 okurumuzla buluşuyoruz.
Bu hafta bültenimize Çin ile devam ediyoruz. İlk olarak Avrupa’daki çevreci politikaların nasıl Çin’in işine yaradığını sonra da elektrikli araç piyasasında Çin’in Hindistan ve ABD’de niçin pazarını genişletemediğini inceleyeceğiz. Ardından kamudaki maaş tartışmalarına ve üniversitelerimize bakacağız. Son olarak da Yaprak Özer Hanımefendi ile Türkiye ekonomisi ve merkezsiz yapılar üzerine yaptığımız sohbetimiz var.
İyi okumalar!
Avrupa yeşillenirken, Çin zenginleşiyor
🖊 Global İşler Köşesi
2011’de Fukuşima’daki nükleer santralde Çernobil’den sonra tarihin en büyük nükleer faciası yaşandı. Kazadan sonra Japonya ve Almanya nükleer konusunu masaya yatırdı:
Japonya tedbirleri artırıp nükleer enerji üretimine devam etmeye, Almanya ise nükleer santrallerini kapatmaya karar verdi.
Almanlar son nükleer santrallerini bu sene yıktılar.
Almanya nükleerden uzaklaşınca oluşan enerji açığını doğal gaz ile kapama yoluna gitti. Bu nedenle Rusya ile daha yakın ilişkiler tesis etti. Almanya’nın bu siyaseti enerji politikalarında AB siyasetini de etkiledi:
2011-2022 arasında Avrupa Birliği, Rusya’dan ithal ettiği doğalgaz için Almanya başta olmak üzere yüz milyarlarca avro ödedi. Savaş başlamadan önce Almanya’nın doğal gaz ihtiyacının yaklaşık %55’ini Rusya karşılıyordu. Yani, Ukrayna’daki savaştan önce Rusya’nın ekonomik olarak toparlanmasına doğal gaz ticareti üzerinden önemli katkı sağladı.
Daha yeşil enerji politikalarını önceleyen Avrupa’nın bugün temel sorunlarından biri artan enerji maliyetleri ile rekabet gücünü koruyabilmek. Peki, iklim hedefleri kime yarıyor?
Daha önce bültenimizde tartıştığım üzere bugün güneş panelleri, rüzgâr enerjisi, hidroelektrik veya batarya gibi yeşil teknolojilerin üretiminde dünyanın kapasitesinin neredeyse tamamı Çin’de. Hatta bazı ürünlerde Çin’in kapasitesi dünyanın toplam talebinden daha fazla.
Yani eskiden Avrupa’yı Rusya’ya bağımlı yapmak için çalışan çevreciler bugün de Avrupa’yı Çin’e bağımlı yapmak için çalışıyor.
Wolfgang Münchau’nun Kaput kitabında anlattığı gibi, Almanya, demokratik sistemin kısa vadeli gündemlere odaklanan lobilerin elinde nasıl esir olduğunun en somut örneği. Ufak tefek grupların taassup veya menfaatlerine göre karar verirseniz, bir gün Rusya’ya başka bir gün de Çin’e bağımlı hale gelirsiniz.
Avrupa’daki çevreci düzenlemelerin Çin’in iklim teknolojileri alanında faaliyet gösteren şirketleri başta olmak üzere elektrikli araç sektöründeki şirketlerine doğrudan avantaj sağladığı ortada.
Peki, Gümrük Birliği üyesi olan ve Avrupa ile yakın ticari ilişkileri olan Türkiye için bu politikaların etkisi ne? Bu konuları ve daha fazlasını bu hafta Ekonomi Gazetesi’ndeki köşemde tartıştım.
Chinese regulations and competition are panicking European manufacturers, The Economist, 20 Kasım 2025.
Elektrikli araç piyasasında Çin ile rekabet etmek mümkün mü?
📊 Haftanın Grafiği

Çin elektrikli araç piyasasında yüksek donanımlı ve ucuz otomobilleri ile rakiplerine karşı büyük avantaj yakalamış durumda.
ABD, elektrikli araçlarda ve daha birçok yeşil teknoloji ürününde Çin’e karşı %100 civarında gümrük vergisi koyarak net tavır aldı.
AB’de ise üye ülkeler mevcut %10 ithal araç vergisi üstüne Çin’den gelen elektrikli araçlara %35 oranında vergi koyabilmek için birbirinin gözünü oydu.
ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından CSIS’in yeni raporunda gelişmekte olan ülkelerde elektrikli araç piyasası dinamikleri incelenmiş. Rapor şu soruyu soruyor:
Çin’e karşı ne yapmalı?

Yukarıdaki grafikte gelişmekte olan diğer ülkelerle karşılaştırıldığında Hindistan’da Çinli elektrikli araçların pazarı domine edemediğini görüyorsunuz. Grafiklerde en alttaki mavi blok Hindistan için Tata, diğer ülkeler için BYD… Neden böyle?
Çünkü Hindistan da Çin’e %100 gümrük vergisi uyguluyor.
Galiba başka bir çare de yok.
Kamudaki maaşlar ve üniversitelerimiz
🥊 Haftanın Linci
Bu hafta en fazla tartışılan konulardan biri de kamuda çalışan bazı üst düzey yöneticilere ve uzman kadrolarına yapılacak olan 30 bin TL’lik seyyanen zamdı.
X hesabımdan bu konu ile ilgili yaptığım bir paylaşım oldukça tepki çekti.
Özellikle bu zammın neden akademisyenlere de yapılmadığına dair görüşlerimi paylaşırken ekonominin arz-talep dengesi üzerinden nasıl çalıştığını açıkladım.
BDDK, SPK gibi düzenleyici kurumların 10 senelik uzmanı özel sektöre geçtiğinde maaşı --şimdiki duruma göre-- ikiye katlanır.
Öte yandan YÖK’ün akademisyen dünyasındaki maaş eşitsizliğini düzenlemek adına özel üniversitelerde devletten az maaş verilemez kuralı koyduğunu da not edelim.
Demek ki, piyasada hoca arzı ile talebi eşleşmiyor. Ama iyi yetişmiş kamu personelini de mevcut maaş skalası ile kamu görevlerinde tutmak giderek daha zorlaşıyor. Bu da uzun vadede kamunun verdiği hizmetlerin kalitesi ve o ülkenin küresel anlamdaki devlet kapasitesi için bir sorun teşkil ediyor.
Kamu hizmeti, üniversite için de başka kurumlar için de işe alımda eşitlikçi, işe girdikten sonra elitist olmalıdır. Yani nitelikli işlerin yapılmasına ihtiyaç duyulan makamlarda nitelikli (liyakat sahibi) personel istihdam etmeli. Bunun literatürdeki karşılığı meritokrasi. Bu sistemi iyi yürütebilen Çin, Kore, Singapur ve BAE gibi ülkeler ileri gidiyor.
Peki, mesele sadece maaşlarda mı? Bence insan kaynağımızı nasıl kullandığımıza dair bir değerlendirme yapmamız da gerekiyor.

Öncelikle Türkiye’de gereğinden fazla üniversite var. Bunu da uluslararası istatistiklerden görebiliyoruz: Avrupa ülkeleri arasında üniversite mezunlarının ortalama işsizliğinin genel işsizlik oranlarından daha yüksek olduğu başka bir ülke yok!
Öte yandan OECD ülkeleri arasında da Türkiye, yükseköğretim görmüş çalışanlar açısından en büyük beceri uyumsuzluğuna sahip ülke konumunda. Yani, üniversitede alınan eğitim piyasada talep edilen beceri setini karşılayamıyor.

Öyleyse sormamız gerek sorular şunlar:
Üniversite eğitiminde daha çok üniversiteye mi sahip olmalı, yoksa kaliteli eğitim veren üniversiteleri mi önceliklendirmeli?
Eğer üniversite mezunlarımıza iş bulamıyorsak bu kadar akademisyen yetiştirmeye ihtiyacımız var mı?
Bu arada şunu da not edelim: Meşhur teknoloji şirketi Palantir lise mezunlarını işe almaya başlamış. Ben hala üniversite diplomasının değerine inanıyorum. Yine de ilginç bir deney!
Yıllarca yanlış politikalarla herkes doktora yapmaya teşvik edilip bu alanda gereksiz arz oluşturulduysa, bu tabii ki o duruma düşen kişilerin kabahati değil. Ancak çözüm de yanlışta ısrar etmek değil. Bu açıdan sosyal medyada son dönemde dolaşan bir Japon atasözünü de burada paylaşmak isterim: “Yanlış trene binerseniz, bir sonraki istasyonda inin; Ne kadar uzun kalırsanız, dönüş yolculuğu o kadar pahalıya mal olur.”
Singapur ve BAE’nin başarı sırrı: Kamu görevlilerine yüksek maaş, 31 Mayıs 2024.
Akademisyenlerimiz neden yurtdışında daha verimli?, 14 Nisan 2023.
Üniversiteleri popülizm ve memuriyet virüslerinden kurtarmalıyız, 2 Eylül 2020
🎥 Haftanın Videosu
Türkiye’de kural çok; kapasite az. Regülasyonlar, kısıtlar, yönetmelikler, yönergeler, istisnalar, yasaklar… Saymakla bitmez. Fakat bu kuralların uygulanması, denetlenmesi, sürdürülebilir hale gelmesi ve özellikle yenilikçi alanlara uyarlanması söz konusu olduğunda görünmez bir duvar çıkıyor karşımıza: insan kaynağı eksikliği, kurumsal kapasite geriliği ve kısa vadeli refleksler.
Bu hafta Fikir Buluşmaları’ndaki sobetimizi Yaprak Özer Hanımefendi böyle özetlemiş.
Videoda (35 dk) şu konulara değindik:
Yeni dönemde para kimin elinde olacak?
Regülasyonlar ne yönde ilerliyor?
Merkez bankaları mı yoksa merkezsiz yapılar mı kazanacak?
Türkiye bu dönüşümün neresinde duruyor?
Her Cuma sabahı e-posta kutunuza gelen Global İşler+ bülteninde teknoloji, toplum, politika kesişiminde dünyada olup bitenlerin Türkiye’ye yansımalarını tartışıyorum. Esas işim olan Ussal Danışmanlık isimli danışmanlık şirketimde, irili ufaklı teknoloji şirketlerine kamu ile ilişkiler konusunda hizmet veriyorum.
🐦 Twitter: Türkçe: @ussal / İngilizce: @ussalEN
🔗 Linkedin: @ussal
📝 Medium: Ussal Şahbaz
🎧 Global İşler+ Podcast: Apple, Spotify
🎙️ 4x4 Podcast: Spotify




Excellent piece Ussal. On education, the discrepancy between the skills we teach in universities and those needed in the workplace is one of the biggest problems today. Students come out with high expectations and the wrong skills. Companies cannot find the right talent. We should really focus more on creating the right skills, both in high schools and in universities. It would be a lot more useful than worrying that AI will take all the jobs....