FATF’in mutabakat gemisi Türkiye’de karaya oturdu - 2025/21
MASAK x FATF, Genius Act, Pakistan & Dağıtık Enerji Politikaları, NATO Yatırım Fonu
Global İşler+ No.209 — 2025/21
Merhaba! Ben Ussal Şahbaz. Son iki haftada aramıza katılan 58 okurumuza hoşgeldiniz diyoruz! Böylece her hafta 10.205 okurumuzla buluşuyoruz. Bu hafta bültende neler var?
MASAK’ın kripto piyasalarına getirdiği 48 saatlik mutabakat süresi düzenlemesi ne anlama geliyor?
Pakistan güneş enerjisinde Türkiye’yi nasıl geçti?
ABD’de merkez bankası dijital parası yerine stabilkoin dedi!
Türkiye’nin de ortağı olduğu NATO Yatırım Fonu’nda neler oluyor?
İyi okumalar!
FATF’in mutabakat gemisi Türkiye’de karaya oturdu
🖊 Global İşler Köşesi - 1
28 Haziran’da Türkiye'de dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir kural kondu. Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığının (MASAK) yayımladığı yeni kurallara göre bundan sonra, bitcoin gibi kripto bir varlık aldığınızda bunu kendi cüzdanınıza veya başka birine göndermeniz için 48 saat beklemeniz gerekecek.
Kuralın amacı, son yıllarda iyice zıvanadan çıkan dolandırıcılık ve yasa dışı bahis ile mücadele ve paranın sistemden çıkarıldığı son kanalı kesmek.
Transfer için 48 saat beklenmesi kuralı, aslında menkul kıymetler borsasındaki mutabakat sürelerine benzetme yaparak bulunmuş. Ama kripto varlıkların teknolojik altyapısının yegâne esprisi ise mutabakatın anlık ve sıfır maliyetle yapılabilmesi. Yani, “herkes gider Mersin’e biz gideriz tersine” misali, çıkardığımız kural, o kurala konu olan teknolojinin esas esprisini ortadan kaldırıyor.
Malumunuz Türkiye geçen sene FATF’in (Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine Yönelik Mali Eylem Görev Gücü) gri listesinden çıktı.
Şimdi attığımız bu adımla kraldan çok kralcı davranıp, finansal kapsayıcılığı ve Türkiye’deki kripto varlık hizmet sağlayıcıların Binance gibi rakipleriyle rekabetini olumsuz yönde etkileyecek adımlar atıyoruz.
Sanırım teknoloji inovasyonu yapamayan ülkelerin de yeni teknolojilerin önünü kesmeye karşı kurallar çıkarmada refleksleri gelişiyor!
MASAK’ın attığı bu adımın etkilerini ve 48 saat kuralına dair diğer detayları merak ediyorsanız, geçen hafta “FATF’in mutabakat gemisi Türkiye’de karaya oturdu” başlığı ile kaleme aldığım makalemi okuyabilirsiniz.
Richard Posner, Economic Analysis of Law, 1973.
ABD’de merkez bankası dijital parası yerine stabilkoin dedi!
🗞️ Haftanın Haberi - 1
Bu hafta ABD Kongresi’nde önemli bir gelişme oldu. GENIUS ACT adı verilen kanun kabul edildi. Bu kanun ile stabilkoinler düzenlenmiş oluyor.
Malumunuz, stabilkoinler Tether (USDT) veya Circle (USDC) gibi dolara birebir eşdeğer olan kriptovarlıklar. Avro ve TL’ye bağlı olanlar da var ama pek kullanılmıyorlar.
Sadece kripto alışverişinde kullanılan değil, ulusal para birimlerine endeksli oldukları için uluslararası ödemelerde, para transferlerinde ve enflasyon riskine karşı araç olarak son dönemde giderek artan oranda talep görüyorlar.

Çin ve Avrupa (bu arada Türkiye de) merkez bankası parasını dijitalleştirmek üzerine çalışırken, ABD Başkanı Donald Trump çok akıllıcı bir adım attı. ABD Merkez Bankası, Federal Rezerv, böyle bir dijital para yapmayacak. Sadece özel sektörün yaptığı stabilkoinler regüle edilecek.
Bence de merkez bankası dijital parası, komünizmin blokzincirine taşınmış hali. Getirebileceği sorunları 2021’de yazmıştım.
Trump’ın bu adımı ile, Amerikan dolarının küresel rezerv para rolü de perçinlenmiş oluyor. Çünkü kripto varlık alım satımlarında ikinci ayak genelde dolara bağlı stabilkoinler olacak.
Ayrıca ileride bunların ticari ödemeler için de kullanımı mümkün.
GENIUS ACT’teki düzenlemelerin Avrupa’daki emsallerine göre oldukça liberal olduğunu da belirtelim.
Stabilkoin basan kuruluşlar dolar karşılıkları nakit olarak değil, para piyasası fonları gibi likit varlıklarda tutabilecek.
Öte yandan rezervlerin Amerikan bankalarında tutulması mecburi değil. AB’de bu konudaki zorunluluklar nedeniyle Tether erişiminde büyük sorunlar yaşanmıştı.
Pakistan güneş enerjisinde Türkiye’yi nasıl geçti?
🖊 Global İşler Köşesi - 2
Yukarıdaki grafik enerji tüketimi ile kişi başına düşen geliri gösteriyor. Grafiğe dikkatli bakıldığında enerji tüketimi ile zenginleşme arasında bir korelasyon olduğu görülüyor.
Az enerji tüketmek ve zengin bir ülke olmak bu grafiğe göre henüz başarılmış bir durum değil!
Bugüne kadar enerji politikaları, uzun dönemli bir planlama ve merkeziyetçi bir anlayışla şekilleniyordu.
Üretim altyapısı ve dağıtım hatlarının maliyetleri bunun temel nedenlerinden biriydi.
Diğer taraftan Rusya ve Suudi Arabistan gibi zengin enerji kaynaklarına sahip olan birkaç ülkeden biri değilseniz ülke olarak dışa bağımlılığı da bir şekilde yönetmeniz gerekiyordu.
Azeem Azhar, her yıl Münih’te düzenlenen DLD konferansında geçen sene yaptığı konuşmada enerji alanında yeni bir trende dikkat çekmişti. Azeem’e göre teknolojik trendlerdeki dönüşüm, enerji politikalarında da değişim için kapı aralıyor:
Güneş enerjisi ve pil teknolojilerindeki dönüşüm, maliyetleri hızla düşürürken bu teknolojilere daha kolay erişimi beraberinde getiriyor.
Böylelikle Hem hanehalkının hem de ülkelerin daha otonom bir şekilde kendi kendine yetme fırsatı ortaya çıkıyor.
Yukarıdaki bağlamda dünya enerji sisteminin nasıl dönüşeceğini takip etmek isteyenler için Pakistan ilginç bir örnek. Bu ülkede son yıllarda güneş enerjisi üretimine dair önemli bir kapasite artışı söz konusu.
Mukayese yapmak açısından, Türkiye’nin ulusal şebekeye bağlı güneş enerjisi kapasitesi 22,7 GW. 2024’te Türkiye’nin toplam elektrik üretiminin %7,5’i güneş enerjisinden gelmiş.
Pakistan’da ise bu oran %25. Aradaki fark Pakistan’da güneş enerjisinin dağıtık niteliğinden ve diğer enerji kaynaklarının kıtlığından kaynaklanıyor.
2023’te Pakistan’da ulusal şebekeye bağlı güneş enerjisi santrallerinin kurulu gücü 1,3 GW iken bu rakam 2025’te 5,3 GW’a çıkmış.
Pakistan’da son dönemdeki eğilim ise evinde oturan normal vatandaşın kendi elektriğini üretip ihtiyaç fazlasını ulusal şebeke üzerinden sisteme satması.
Yani, kalkınma sorunları yaşayan Pakistan’da merkezi planlama ve kaynak yönetiminin çözemediği enerji sorununa güneş panelleri marifeti ile son dönemde yeni bir çözüm fırsatı ortaya çıkmış.
Dünyada enerji alanındaki dönüşümü iyi okumak gerekiyor. Enerji, eskiden bir metaydı, bugün bir teknoloji. Eskiden enerji alanında jeopolitik rekabet ve tekelleşme gibi dinamikler belirleyici iken bugün artık denkleme Moore-Musk kuralları da girmiş durumda.
Yani bilgisayarlardaki mikroişlemcilerdeki Moore kanunu gibi verimliliğin sürekli arttığı, maliyetlerin düştüğü bir teknolojik devrim var.
Musk’ın kamuya ait merkezi otoritenin tekel olduğu uzay teknolojilerinde alternatif olmayı başardığı dünyada enerji üretimi de gittikçe merkeziyetçilikten uzaklaşıyor, dağıtık hale geliyor. Böyle olunca da yatırımın büyüklüğü yerine inovasyon kabiliyeti öne çıkıyor.
Eğer Pakistan’ın enerji dönüşümünü ve Türkiye için bu durumun ne ifade ettiğine dair detayları merak ediyorsanız bu hafta Ekonomi Gazetesi’ndeki köşeme bakabilirsiniz.
Türkiye’nin de ortağı olduğu NATO Yatırım Fonu’nda çıkar çatışması iddiaları
🗞️ Haftanın Haberi - 2
NATO üyesi olan 24 Avrupalı ülke 2023 yılında 1 milyar avro sermayeli NATO İnovasyon Fonunu kurdu (NIF). Fonun amacı 15 yıl boyunca NATO’nun savunma kapasitesini artırmak üzere derin teknoloji alanında Avrupa’daki girişim sermayesi (VC) fonlarına ve startaplara destek sağlamak.
Türkiye de bu fonun ortakları arasında. İyi ki de ortağıyız; çok doğru bir karar verdik.
Ama aşağıdaki görsele baktığınızda bu fonun yatırım yaptığı şirketler ve fonların arasında Türkiye’den kimsenin olmadığını göreceksiniz.
Peki bu kadar güçlü savunma sanayimiz olduğu halde neden yatırım alamıyoruz?
Bu konuda Haziran sonunda Sifted’de yayımlanan bir analiz oldukça ilginç bir açılım sunuyor. Analiz öncelikle NIF’in sahip olduğu organizasyonel yapıya dikkat çekiyor. Fonun üç temel sacayağı var:
Çoğunlukla kurucu ülkelerin savunma bakanlarının temsil ettiği sınırlı ortaklar (LPs) - 1 milyar avroluk fonun kaynağı da bu ülkelerden geliyor.
Yönetim kurulu - Sınırlı ortaklar tarafından seçilmiş altı kişilik bir kurul.
Ortaklar - Kurul tarafından seçilen ve sınırlı ortaklar tarafından onaylanan kimseler
Fakat sorun şu ki, ortaklar ve yönetim kurulu NIF’in nasıl yatırım yapacağına dair net bir yol haritasında anlaşamamış. Aynı zamanda her ülke fonun kendi ülkesindeki startap veya girişim sermayesine yatırım yapması konusunda ısrarcı davranıyormuş. İş Eurovision şarkı yarışmasına dönmüş!
Böyle bir ortamda 5 kurucu ortaktan üçü de son bir senede istifa etmiş. İstifaların nedenlerinden biri de şiddetli geçimsizlik! Zira, bu kişiler birbirini daha önce tanıyan kimseler değil ve 24 ortaklı bir yapının konsensusu ile bir araya gelmiş kimseler. Dolayısıyla belli konularda anlaşmazlık ayrılık getirmiş.
Bir diğer iddia ise kurum içerisindeki çıkar çatışması durumu.
Yönetim kurulunun başındaki Alman kökenli Klaus Hommels aynı zamanda 2 milyar avro varlığı yöneten İsviçreli Lakestar fonunun kurucusu ve ortağı. İddialara göre Lakestar, Hommel'sin NIF’teki durumunda faydalanarak yeni bir savunma fonu kurmaya çalışıyor.
Lakestar son dönemde NIF’in desteklediği iki startapa da yatırım yapmış. (Daha önce bültenimizde Lakestar’ın bir sunumuna da yer vermiştik!)
NIF yeni bir girişim. Bu tarz organizasyonel sıkıntıların çıkması ilk yıllarda oldukça normal. Ama uzun vadede Avrupa’nın savunma politikalarına devlet-özel sektör işbriliğinde alternatif bir yaklaşım getirmesi açısından oldukça doğru bir yaklaşım. Peki, Türkiye açısından bu fon ne anlama geliyor?
Birincisi startaplarımızın ihtiyaç duyacağı finansal destekler açısından bu tarz fonlara erişim önemli.
İkinci olarak NATO’nun arkasında olduğu bir fondan destek almak girişimlerimizin Avrupa’da duyulması ve yeni ilişki ağlarına ulaşarak finansal olarak ve know-how olarak kapasitelerini geliştirmelerine yardımcı olacaktır.
Seyahatin Geleceği, Over Turizm ve Teknolojiyle Tatil Planlama
🎙️ 4x4 Podcast
Dört erkek gündeme dair meseleleri tartıştığımız Dört Dörtlük Muhabbet’te bu hafta seyahatin geleceğini tartıştık:
Lüzumsuz turizm nedir önlenebilir mi?
Teknoloji seyahati nasıl değiştirecek? Yoksa değiştirmeyecek mi?
Kaçırmayın!
Bitirirken…
Bildiğiniz gibi bültenimizi yaz döneminde iki haftada bir yayımlıyoruz. O nedenle haftaya ara veriyoruz ve bir sonraki sayımız 1 Ağustos’ta e-posta kutunuzda olacak.
Her Cuma sabahı e-posta kutunuza gelen Global İşler+ bülteninde teknoloji, toplum, politika kesişiminde dünyada olup bitenlerin Türkiye’ye yansımalarını tartışıyorum. Esas işim olan Ussal Danışmanlık isimli danışmanlık şirketimde, irili ufaklı teknoloji şirketlerine kamu ile ilişkiler konusunda hizmet veriyorum.
🐦 Twitter: Türkçe: @ussal / İngilizce: @ussalEN
🔗 Linkedin: @ussal
📝 Medium: Ussal Şahbaz
🎧 Global İşler+ Podcast: Apple, Spotify
🎙️ 4x4 Podcast: Spotify